Bir Karadenizli olarak Ordu’ya seyahat daveti geldiğinde inanılmaz heyecanlandım. Çünkü Giresun’da doğmuş, bir kaç yıl yaşamış ve sonrasında aile ve akraba ziyeretleri için bir çok kez gitmiş olmama rağmen bir turist olarak hiç Karadeniz’e gitmemiştim.
Ordu Valiliği ve “Gezginin Ayak İzleri” adlı blogun kurucusu sevgili arkadaşım Cüneyt bir işbirliği yapmışlar ve Türkiye’nin önde gelen seyahat bloggerlarını Ordu’ya davet ettikleri organizasyonlar planlamışlar. İlki Mayıs ayında gerçekleşen bu gezilerin ikinci ayağında yer alan bloggerlardan biri de ben oldum. Benimle birlikte 17 blogger daha bu seyahate katıldı.
Ordu’da toplam 4 gün geçirdik. Dere tepe, köy kasaba kmlerce yol katettik. Ordu’nun güzelliği karşısında mest olduk. Harika yemekler yedik. Güzel dostluklar kurduk. Tüm bu seyahatin gerçekleşmesinde emeği olan herkese çok teşekkür ederiz. Başta misafirperver Ordu halkına…
Gelelim 4 gün boyunca Ordu’da nereleri gezdiğimiz, neler keşfettiğimiz ve neler tattığımıza.
Ordu’ya Varış:
Ordu’ya gitmek için İstanbul ekibi olarak Sabiha Gökçen Havalimanında 10 Ağustos Çarşamba akşam 19:00’da buluştuk. Ordu-Giresun havalimanına vardığımızda saat 9’u geçiyordu. Herkes acıkmış olduğu için ilk iş yemek yemek oldu. İzmir’den gelen ekip ile Aktaşlar Restaurant’ta buluştuk ve güzel bir yemek yedik. Tabi ben mahalli yemekleri çok özlediğim için hemen bir pancar çorbası ve etli pancar sarması sipariş ettim. Üzerine de domatesli levrek buğulama süperdi! Aktaşlar’da gezinin geri kalan günlerinde de bir kaç kez yemek yedik. Mahalli yemeklerinin yanı sıra pide çeşitleri ve sabah kahvaltısı da çok başarılı. Ayrıca denizin hemen yanında yer alması da ayrı bir güzellik.
1. Gün:
Ordu’daki ilk günümüze erken başladık. İlk durağımız arkeolojik kazıları halen devam eden Kurul kalesi oldu. Deniz seviyesinden 600 metre yükseklikte Helenistik dönemde inşa edilmiş. Araçla belli bir bölümüne ulaşılabiliyor. Geri kalan kısmına 280 basakma çıkıyorsunuz. Biraz yorucu ama çıkınca nefis bir manzara sizi bekliyor. Kalenin bulunduğu konum Orta ve Doğu Karadeniz tam sınırında yer alıyor.
Kurul Kalesinden sonraki durağımız ise Paşaoğlu Konağı ve Etnoğrafya Müzesi oldu. Güzeller güzeli bir Osmanlı konağı olan Paşaoğlu Konağı’nın alt katı Ordu Etnoğrafya Müzesi olarak kullanılıyor. Üst katında ise eski konak aslına uygun olarak dekore edilmiş. Benim gibi farklı zeminlerin hastası olan biri için konağın orjinal zemin karoları çok ilgi çekiciydi. Tabiki hemen fotoğrafladım.
Çişeli Şelalesi ise Ordu’daki sıcak havada gidebileceğimiz en güzel noktalardan biri oldu. Yaklaşık bir yarım saatlik yolculuktan sonra sıcaktan iyice bunalmış şekilde hayranlık uyandırıcı güzelliğe sahip şelaleye ulaştık. Mayosunu yanında getirmiş olanlar şanslı olanlardı. Hemen şelalenin oluşturduğu gölete kendilerini bırakıverdiler. Bir kısım ise buz gibi suya ayaklarını sokarak idare etti.
Şelalenin ardından artık herkes kurt gibi acıkmış olduğundan öğle yemeği için Perşembe’de bulunan Üstün Kardeşler Et Mangal’a gittik. Burada nefis köfte ve biftek yedik. Manzaramız muhteşemdi. Yemyeşil ağaçlar ve yeşil mavi deniz.
Yemeğin ardından Yason Burnu ve Yason Kilisesini görmeye gittik. Burası Ordu’nun en ilgi çeken yerlerinden bir tanesi. Kilise Rumlar tarafından yaptırılmış. Kilise 2004 yılında yenilenmiş. Yason Burnu’nda ise gemiler için bir fener bulunmaktadır. Burada gün batımını izlemek çok keyif vericiymiş.
Yason’dan sonraki durağımız ise bir başka Rum kilisesi olan Taşbaşı Kilisesiydi. 1853 yılında Taşbaşı mahallesinde yapılan kilise bugün kültür merkezi olarak faaliyet gösteriyor ve yakın zamanda da bir arkeoloji müzesine çevrilme çalışmaları sürüyor.
Kilise turlarını da tamamladıktan sonra artık sıra Ordu’yu yükseklerden görmeye gelmişti. Bu sebeple meşhur tereferiğe binip Boztepe’ye çıktık. Teleferiğin gidiş dönüş fiyatı 8 TL. Kabinlere 8 kişi binebiliyorsunuz. 450 metre yüksekliğe 10 dakikada çıkabiliyorsunuz. Çıktığınızda ise bütün Ordu ayaklarınızın altında. Boztepe’de oteller, restoranlar ve kafeler bulunuyor. Buradan meraklıları için yamaç paraşütü ile atlama da yapıldığını belirteyim. Özellikle güneş batarken ortaya çıkan manzara müthiş.
Akşam yemeğimizi Boztepe’de yedikten sonra otelimize döndük ve ilk günün yorgunluğunu attık.
2. Gün:
2. gün çok erken kalkıp bu kez Ordu’nun en büyük ilçesi olan Ünye’ye gittik. Sabah kahvaltımızı Ünye Belediye tesislerinde yaptıktan sonra Ünye gazetesinin basıldığı matbağa kısa bir ziyaret gerçekleştirdik. Sonrasında benim çok ilgimi çeken bir müzeye gittik; “Ünye Müze Ev”. Burası harap haldeki bir Osmanlı konağının restore edilmesiyle oluşturulmuş bir müze. Türkiye’nin 3. Karadeniz’in ise ilk yaşayan müzesi. Somut olmayan külterel miraslarımızı yaşatmak için atılmış çok önemli adımlardan bir tanesi. Geleneklerimiz, göreneklerimiz burada gelen misafirlere tekrar hatırlatılmaya çalışılıyor. Karagöz ve Hacivat, kukla, Ebru Sanatı, mürekkep baskı, oyunlarımız ve daha bir çok bize özgü gelenek burada sergileniyor. Gelen misafirlerde interaktif şekilde bu sergileri geziyor. Konağın üst katı ise Ünyelilerin bağışlarıyla aslına özgü şekilde canlandırılmış konak bölümü. Dekorasyonuna bayıldım. Kesinlikle sıradan, hızlıca yapalım gitsin mantığıyla yapılmamış, çok ama çok özenilmiş. Ünye’ye yolu düşenler. Bir Tadında Seyahat tavsiyesidir!
Müzeden sonra Ünye kalesine gittik. 300 metre yüksekliğindeki kaleye çıkmak şuan çok zor. Ama iyi bir haberim var. Yakında yapılacak olan tadilatla Ünye Kalesi’ne daha çok ziyeretçinin gelmesi sağlanacakmış. 300 metre yüksekliğindeki kalenin zirvesindeki bayrağa ulaşmak için epey bir tırmanıyorsunuz. Hava da sıcak olduğundan oldukça zorlu bir çıkış oluyor. Kale üzerinde iki dipsiz tünel bulunuyor. Buralara merdivenle iniliyor ama sonuna ulaşabilen henüz olmamış. Ayrıca kale çevresinde kaya mezarları da bulunuyor. Kalenin yanında yer alan bir kayaya yandan bakıldığında bir insan silüeti görmek mümkün. Bu kayanın kral tarafından oydurulup bu şeklin verdirildiği düşünülüyor.
Kalede yorulan bedenlerimizi dinlendirebileceğimiz cennet gibi bir yerdi sıradaki durağımız. Çamlık bölgesi Ünye’nin mesire yeri. Adı gibi çamlarla kaplı. Burada ister pinik yapın ister çayınızı yudumlayın. Biz de burda mangalda yapılan nefis etlerden tattık.
Karnımız doyduktan sonra ise çok farklı bir aktiviteye gittik. Ünye Binicilik Tesislerinde at bindik. Benim Arjantin’den sonra ikinci at binme deneyimimdi. İlki kadar tedirgin olmadığım kesin.
Bu farklı tecrübeden sonra Ordu’ya geri döndük. Ünye Belediyesi‘ne ve gezi boyunca bize eşlik eden Belediye Başkan Yardımcısı Sn. Erhan Eren’e bizlere göstermiş oldukları misafirperverlik için çok teşekkür ediyorum…
Ordu’ya döndüğümüzde aramızdan iki arkadaşın doğum gününü kutlamak üzere Boztepe’de bulunan butik otel Akamoy’a gittik. Amcaoğlu videolarından tanıdığımız Ümit ve Gezgin Kedi Nazlı’ya sürpriz bir kutlama yaptık. İyi ki doğmuşlar diyelim tekrar 🙂
3. Gün:
Ordu’daki 3. günümüze yine erken başladık. İlk durağımız Sarıçiçek Yaylasıydı. Ordu merkezden yaklaşık 1 saat uzaklıkta bulunan yaylaya giderken yol üzerinde güzeller güzeli Gaga gölünde bir çay molası verdik.
Yaylaya vardığımızda harika bir köy kahvaltısı bizi bekliyordu. Taptaze tereyağı, bal, peynir, armut pekmezi, gözleme, kiraz turşusu, nefis dağ suyu ile yapılmış çay ve taze ekmekle upuzun bir masada Sarıçiçeklilerle birlikte enfes bir kahvaltı yaptık. Uzun zamandır bu kadar zevk aldığım bir kahvaltı olmamıştı. Yemyeşil çimlerin üzerinde, nefis manzara, pırıl pırıl bir güneş. Etrafta koşturan çocuklar, köpekler ve fındık ağaçları… Masal gibiydi. Kahvaltının ardından fındık bahçesine girip fındık bile topladık!
Sarıçiçek yaylasından sonra Çatalpınar’a bağlı Akkaya köyüne gittik ve burada bulunan kaleye çıktık. Yine uçsuz bucaksız yeşil dağları ve yamaçları hayranlıkla izledik, bol bol da oksijen depoladık. Bu nefis kahvaltı ve sonrasındaki gezimiz için Çatalpınar Belediyesi‘ne çok teşekkürler.
Çatalpınar’dan sonra bu kez Türkiye’nin en yüksekten dökülen şelalelerinden biri olan Uzundere şelalesini görmek üzere yola çıktık. Şelaleye vardığımızda karşılaştığımız göründü nefes kesiciydi. Su oranı bahar aylarına göre yüzde 30 daha az olsada yine de şelalenin görüntüsü muhteşemdi. Hemen döküldüğü yere konulmuş olan bank esprisi de çok iyi olmuştu. Duyduğuma göre şelalenin çevresi de yakında daha kolay ziyaret edilebilmesi için yeniden düzenlenecekmiş.
Şelaleden sonra çok önemli bir yer olan ve bir doğa harikası olan Mendereslere gitmek üzere yola çıktık. Hava kararmadan burada olmamı gerekiyordu. Yaklaşık 50 dakikalık bir yolculuktan sonra derelerin bir yılan gibi kıvrıla kıvrıla aktığı Mendereslere yani Perşembe Yaylasına ulaştık. Minibüsten indiğimizde yaşadığımız iklim değişikliği karşısında hepimiz şaşırıp kaldık. Yazdan bir anda soğuk bir sonbahara geçiş yapmıştık. Çok sert de bir rüzgar vardı. Ama bu fotoğraf çekme aşkımızı engelleyemedi. Manzara beni inanılmaz etkiledi. Kendimi bir anda İzlanda’da falan sandım. Sis kaplı tepeler, yemyeşil ova, kıvrıla kıvrıla giden dereler ve koyunlar. İnanılmazdı.
Mendereslerden sonra artık iyice acıkmıştık. Akşam yemeği için Aybastı adlı restorana gittik. Bölgede dağ otlarıyla beslenen kuzuların etlerinden yapılan köfte ve biftekleri afiyetle yedik. Yanında da halis manda yoğurdu! Mis gibiydi. Bu güzel yemekte bize Aybastı Belediye Başkanı Sn. İzzet Gündoğar‘da eşlik etti. Aybastı Belediyesi’ne de çok teşekkürler!
Son Gün:
Ordu’daki son günümüzde programımız önce kahvaltı sonra da serbest zaman şeklindeydi. Sabah kahvaltımızı Aktaşlarda Ordu Valimiz Sn. İrfan Balkanlıoğlu’nun da katılımıyla gerçekleştirdik. Çok keyifli bir sohbet eşliğinde Aktaşlar’ın lezzetli kahvaltılıklarını tattık. Tabiki pidesiz bir kahvaltı düşünülemez. Bol bol pidelerden yemeyi ihmal etmedik.
Kahvaltının ardından serbest zamanı fırsat bilip bir çırpıda yarım saat uzaklıktaki memleketim Giresun’a ananemi ziyaret etmeye gidip geldim.
Akşam Ordu-Giresun havaalanından Sabiha Gökçen’e olan Türk Havayolları uçuşu ile keyifli ve bir o kadar da eğlenceli Ordu seyahatimizi noktaladık…
Emeği geçen herkese özellikle de
* Sn. Ordu Valisi İrfan Balkanlıoğlu’na
* Sn. Ordu İl Kültür Turizm Müdürü Uğur Toparlak’a
* Sn. Aybastı Belediye Başkanı İzzet Gündoğar’a
* Sn. Ünye Belediye Başkan Yrd. Erhan Eren’e ve İlhan Kartal’a
* Sn. Çatalpınar Belediye Başkanı Ahmet Türe ve Mustafa Şenel’e
* Ordu Valiliği Basın Danışmanı Mustafa Sezer’e
Çok teşekkürler.
Ve tabiki
Geziye katılan blogger arkadaşlara da kocaman teşekkürler…
YORUM BIRAKIN