Uzun bir aranın ardından Ekim sonu New York’a gittim. En son 2015’te gitmiştim. Pandemi vs derken araya epey zaman girmiş. Ekim sonu ve Kasım başı New York’u ziyaret etmek için en güzel zamanlardan biri. Kasım’da New York Başkadır diye boşuna dememişler. Her yer sararan ve kızaran yapraklarla dolu. Hele biraz şehir dışına çıkınca inanılmaz manzaralarla karşılaşıyorsunuz. Sonbaharın en güzel renkleri ve bu şehre çok yakışıyor.
New York’ta uzun yıllardır burada yaşayan okul arkadaşım Beste’de kaldım. Evi aslında New York değil New Jersey’de ama Asya Avrupa yakası gibi olduğu için birbirine çok yakınlar. Hatta ben New Jersey’deki Newark havalimanını kullandım bu gidişimde. Hem Beste’nin evine çok yakın hem de saatleri çok uygundu. Gece varıyorsunuz ve hemen uyuduğunuz için Jet Lag daha az oluyor. Aynı şekilde dönüş uçuşum da gece 01:00’de olduğu için uçağa biner binmez uyudum ve uykumu almış şekilde İstanbul’a indim.
Benim gittiğim sezon hem 100. yılımızı kutladığımız 29 Ekim’e hem de Amerikalıların Cadılar Bayramı-Halloween’e denk geldi. New York’ta ciddi bir Türk nüfusu var. O yüzden 29 Ekim kutlamaları için çeşitli organizasyonlar düzenlendi. Birçok binada camlara Türk bayrağı asıldığını gördüm. Biz de arkadaşlarımızla bir akşam yemeğinde bir araya geldik ve 29 Ekim’i birlikte 100. yıl marşları dinleyerek kutladık. Binlerce km uzakta olsak da o heyecanı içimizde hissettik.
Gelelim Halloween’e. Haftalar öncesi her yer Cadılar Bayramı temasıyla süslenmeye başlanıyor Amerika’da. İnsanlar evlerinin önünü özenle temaya uygun süslüyorlar. Dükkanlar vitrinler balkabakları, iskeletler, hayaletlerle dekore ediliyor. Her yerde pumpkin spice (Baharatlı Balkabağı) aromalı yiyecek, içecekler servis ediliyor.
Cadılar günü sebebiyle 31 Ekim akşamına kadar birçok parti düzenleniyor. İnsanlar bunlara kostümleriyle katılıyor. En iddialı olan partiler genellikle cumartesi akşamı olan partiler oluyor. Biz de Beste ile bu partilerden birine katıldık. Sleep No More adlı interaktif tiyatro oyunu ile meşhur olan Mc Kittrick Hotel adlı performans alanında gerçekleştirilen kostüm partisine katıldık. Sleep No More oyuncuları da partide yine farklı kostümlerle yer aldılar. Bu arada bu bina 5 katlı. Sleep No More’a gittiğinizde Sheakspear’ın bir oyununu sergiliyorlar. Herkes maske takıyor ve binanın içine dağılıyor. Her katta ve köşede farklı bir teatral sunumla karşılaşıyorsunuz. Hatta bazen siz de oyuna dahil oluyorsunuz. Parti de benzer temayla organize edilmişti. Kostüm zorunluydu. Önce sizi asansörle 5. kata çıkarıyorlar. Sonra sırayla katları dolaşıp, her kattaki farklı performansları izleyip an aşağıda yer alan ana parti salonuna iniyorsunuz. Çok enteresan kostümlerle katılmıştı insanlar. Biz Beste ile sadece maske taktık ve onların yanında sade kaldık.
Hazır evlerin önü çok renkli olunca ben de sokak sokak dolaşıp bu dekorları fotoğrafladım. En güzel dekorlar Greenwich ve West Village’daydı. Buradaki binaları ve sokakları zaten çok beğeniyorum. Londra sokaklarını andırıyor. Halloween süslemeleriyle daha da güzel olmuşlardı. Tabi Halloween’in ardından sırada Noel olduğu için daha cadılar bayramı bitmeden noel süslemeleri de başlamıştı. Hatta Brant Park, Rockafeller center ve central park da buz pateni başlamıştı. Ben noel ağaçlarına yetişemedim ama onlar da birkaç güne yerleştirilecekti.
New York’tayken şansıma hava büyük çoğunlukla çok iyiydi. Sadece 1 gün yağmur yağdı. İlk 3-4 gün hava yaz gibiydi. Beste’nin balkonunda şort ve t-shirt kokteyl keyfi bile yaptık. Ben gelmeden önce 9 hafta boyunca her hafta sonu NYC’de yağmur yağmış. Biz kızaran yapraklı ağaçları görmek için 28 Ekim cumartesi kuzeye ormanlara doğru gitmeye niyetlendik. Ancak uzun süre sonunda hava güzel olunca New Yorkluların yarısı da biizm gibi düşünmüş olacak ki gittiğimiz taraflarda resmen izdiham yaşanıyordu. Gitmeyi hedeflediğimiz New Paultz’a hiç ulaşamadan Poughkeepsie adlı kasabaya gittik ve oradaki yaya köprüsü olan Walkway over the Hudson üzerinde yürüyüş yaptık. Hatta sonra geri dönerken Halloween’i ile ünlü Sleepy Hallow adlı kasabaya uğradık ama malesef park yeri bulamayınca oradan da çıkmaya karar verdik ve eve geri döndük. Tabi karşılaştığımız manzaralar harikaydı. New York’a giderseniz bahar veya sonbaharda mutlaka 1 gününüzü buralara ayırmalısınız.
Bunun dışında sonbaharın en güzel manzaralarını central parkta görebilirsiniz. Bir tarafta göller ve renk renk ağaçlar, arka planda dev gökdelenler. Çok enteresan görüntülerdi. Beste’nin evinin hemen yanında da bir göl vardı. Onun da çevresindeki ağaçlar muhteşem görünüyordu. Ayrıca New Jersey’de Hudson nehri kıyısında da birkaç kasabayı gezdik. Özellikle Piermont ve Nyack’taki hem evler hem ağaçlar ve sararan yapraklar müthişti.
Daha Cadılar Bayramı heyecanı bitmeden noel süslemeleri yerini almaya başlamıştı. Kışın vazgeçilmezleri buz pistleri de açılmıştı.
YORUM BIRAKIN