Hırvatistan’daki 2. günümüzde sabah erkenden Zagreb’ten yola çıkıp Milli Park Plitvice‘ye doğru yola koyulduk. Plitvice, Unesco koruması altına alınmış Hırvatistan’ın en büyük ve en güzel milli parklarından biri. Merdiven şeklinde şelalalerle birbirine akan 16 gölden oluşuyor. 11 göl yukarı göller olarak tanımlanırken, 5 tanesi de aşağı göller olarak biliniyor.
En yüksekteki göl ile en aşağıdaki göl arasında tam 146 metre fark bulunuyor. En uzun şelale ise farklı bir akarsudan aşağı göllerden birine akıyor ve tam 78 metre yüksekliğinde.
Plitvice’ye doğru giderken yolda bir başka doğal güzelliğe sahip bir köye rastlıyoruz; Rastoke… Burasıda yemyeşil ağaçlar, şırıl şırıl akan şelaleler ve nefis evlerden oluşan bir yer. Slunjcica nehri burada Korana nehrine karışıyor. Yol üzerinde kısa bir ara verip burayı gezdik. Foto çekimlerimiz bitince 25 km uzaklıktaki Plitvice’ye gitmek üzere yola çıktık.
Plitvice’ye ilerlerken iyice bastıran yağmur bizi endişelendirmedi değil. Üzerimizde ne yağmurluk vardı ne de altına girebileceğimiz şemsiyemiz mevcuttu. Hatta parkı gezemeyeceğiz diye de hayıflandık epey. Neyseki milli park girişindeki mağazada satılan yağmurluk ve şemsiyelerden alıp tura başladık. Rehberimiz bize yağmur sebebiyle 45 dakikalık olan kısa turu yaptıracağınız söyledi. Normalde 2 saatlik ve 5-6 saatlik farklı turlar da mevcutmuş. Parka girdikten sonra ilk önce karşınıza tüm göl ve şelaleleri tepeden gören bir manzara karşılıyor.
İşte benim nefesim ilk orada kesildi. Burası cennet mi acaba diye düşündüm. Manzara inanılmazdı. Koyu yeşil sulara sahip göller, yemyeşil ve sonbahar renklerine bürünmüş ağaçlar ve bir yandan akan şelaleler. Şansımıza yağmurun da kesilmesiyle bu güzelliğe şahit olabildik. Aşağılara doğru inip göllerin kenarından şelalelerin döküldüğü yere kadar gittik. Sonra alt gölleri bitirip geri döndük. Yaklaşık 2 saatte alt göller turu yapmış olduk yağmur kesildiği için.
Göllerin çevresinde dolaşabilmek için yapılmış olan platformlar kestane ağacından üretilmiş el yapımıymış. Toplam uzunluğu tam 8 km imiş!
Bu arada ben parkın korunmasındaki titizliğe bayıldım. Göllere girmek kesinlikle yasakmış. Her yer pırıl pırıl sular inanılmaz temiz. Kesinlike en ufak bir yapılaşma yok çevrede. İnsan gerçekten bizdeki bazı göllerin durumunu düşününce çok üzülüyor.
Bu arada ilginç bir bilgi aktarmak istiyorum. Parkteki şelalelerden birine Hırvatların ünlü opera sanatçısı Milka’nın adı verilmiş. Hatta bir anıtı da bulunuyor orada. Milka aynı zamanda İsviçre’nin ünlü çikolatasına da ismini vermiş. Çikolatanın üreticisi Milka’ya aşıkmış ancak Milka evlilik teklifini reddettiği için çok üzülmüş ama çikolataya da onun adını vermiş…
Tam turumuzun bitmesine yakın yağmur yine yağmaya başladı. Şansımıza 3-4 aydır epey kurak bir yaz geçiren Hırvatistan’a düşen ilk yağmurmuş o günkü yağmur. Yani bereketimizle geldik gittiğimiz her yere.
Parkın hemen yanıbaşında bir restoran var. Licka Kuca adlı bu restoranda yöreye özel geleneksel yemekler servis ediliyor. Oldukça da sevilen bir restoran olduğu ve civardaki az sayıda restorandan biri olduğu için tıka basa doluydu gittiğimizde. Ama yağmur yüzünden ıslanan bedenlerimizi kurutabileceğimiz bir yere geldiğimiz için çok memnunduk. Bir de üzerine kuzu etli sebze çorbası, under iron diye tabir ettikleri yani demir bir kapağın altında pişirdikleri kuzu ve dana etleri ile patates kavurması ile apple strudel (peynirlisini mutlaka deneyin çünkü yöreye özel) harika gitti. Yanına da ev yapımı beyaz şarapları oh misti!
Yemeğin ardından bir sonraki durağımız olan Split’e doğru yola koyulduk. Plitvice’ye tekrar geleceğimize dair kendi kendimize söz de verdik…
Detaylı bilgi: www.np-plitvicka-jezera.hr
Park Giriş Fiyatları:
1 Ocak 31 Mart ve 1 Kasım 31 Aralık arasında 55 Kuna
1 Nisan-30 Haziran ve 1 Eylül-31 Ekim arasında 110 Kuna
1 Temmuz-31 Ağustos tarihleri arasında 180 Kuna
YORUM BIRAKIN