Balkanların hemen hemen her yerini gezdim. Gezdiğim yerler arasında en beğendiğim ülkelerden biri Karadağ. Küçük ama doğasıyla büyüleyici bir ülke. Adını aldığı ihtişamlı yemyeşil dağları denizlerini çevreliyor. Yeşil ve mavi iç içe. Bana memleketim Karadeniz’i çok hatırlatan bir coğrafya burası.
Daha önce 2 kere gittiğim Karadağ’a geçtiğimiz hafta üçüncü kez gittim. Arkadaşlarımla ilk gittiğimde direk başkent Podgorico’ya gitmiş oradan da araç ile 1,5 saatlik yolculuğuğun ardından Kotor’a geçmiştik. İkincisinde ise arabayla Balkan turumuzda Kosova üzerinden karayolu ile Karadağ’a geçmiştik. O da farklı bir deneyimdi. Yüksek yüksek yemyeşil dağların arasından kıvrılarak Budva’ya ulaşmıştık. Son seferde ise İstanbul’dan uçağa bindik, 1 saat 20 dakika sonra Karadağ’ın en önemli turizm merkezlerinden olan Tivat’a indik.
Üçü de güzel seyahatlerdi ancak başkent Podgorico’dan kıyı şehirlerine ulaşmak çok kolay değil Karadağ’da çünkü yollar çok virajlı ve gidiş geliş tek şeritli. 1,5-2 saate yakın yol gitmek gerekiyor tatilinize başlamanız için. Ama Tivat’a uçarsanız zaten kıyı şehrine uçmuş oluyorsunuz ve Kotor ile Budva gibi şehirler de en fazla 30 dakika uzaklıkta kalıyor. Daha önce Tivat’a direk uçuş yoktu. Yeni kurulan Air Montenegro’nun 2 yurtdışı uçuşundan biri Belgrad’a, diğeri ise İstanbul’a. O yüzden artık çok daha kısa bir yolculukla, büyüleyici Karadağ sahillerine kendinizi atabiliyorsunuz.
Tivat turizm ofisinin davetlisi olarak gittiğim Tivat’ta bulunan Porto Montenegro Avrupa’nın en önemli marinalarından bir tanesi. Karadağ’ın da en lüks yerlerinden bir tanesi. Bir önceki seyahatimde buraya uğrayıp etrafı gezmiş ve bir restoranda öğle yemeği yemiştik. Bu kez marinada bulunan ve Avrupa’da açılmış olan ikinci Regent Hotel’de 2 gün konakladık. Şansımıza hava Tivat’a indiğimiz andan itibaren yağmurluydu. Biz dönene kadar da yağmur hiç eksik olmadı. Güneş de bizimle olsaydı harika olacaktı ama olsun. Ülke çok güzel.Porto Montenegro
Regent Hotel Porto Montenegro

Tivat’ta kaldığımız süre çok kısıtlı olunca programımız da bir hayli yoğun oldu. Geldiğimiz gün odalarımıza yerleştikten sonra hemen Marina’da bulunan restoranlardan biri olan Marea’da akşam yemeğine gittik. Dört bir yanı denizlerle çevrili bir ülkenin mutfağında deniz ürünlerinin ağırlıkta olması kaçınılmaz. Daha önceki seyahatlerimde de bu kez de bol bol bu lezzetlerden yedik. Marea’daki yemeğimize nefis bir deniz ürünler tabağı ile başladık. Tabakta neredeyse yok yoktu. Karadağ’ın çok iddialı oldukları zeytinyağları ile soslanmış ahtapot, ton balığı, levrek, karides carpaccio ve karides tartare damaklarımızı şenlendirdi. Yanında ise yine Karadağ’ın kendi şaraplarını denedik. Karadağ şarapçılık anlamında çok zengin olmasa da ürettikleri şaraplar seviliyor. Deniz ürünleri tabağının ardından ise ana yemek olarak levrek ızgara ile karidesli makarna yedik. İkisi de çok lezzetliydi. Taze taze Karadağ denizlerinden soframıza gelmişlerdi. Yolunuz düşerse Porto Montenegro’daki bu restoranda mutlaka yiyin.

İkinci gün otelimizde kahvaltı yapıp, turizm ofisinin bizler için hazırladığı gezi programına çıktık. Önce yağmur elverdiğince Tivat’ın efsane manzaraları eşliğinde kıyı boyunca turladık. Durduğumuz balıkçı köyleri o kadar güzeldi ki, fotoğraf çekmelere doyamadık. Henüz sezon başlamamış olduğu için her yer sakin ve sessizdi. Doğa da mis gibi tertemizdi.

Turun ardından çok ilginç bir yere doğru yola çıktık. İki müzisyen çiftin kurduğu Pony Garden adlı bir çiftliğe gittik. Çiftlikte at, eşşek, keçi ve pony gibi hayvanların yanı sıra sebze ve meyve yetiştiriyorlar ve bu sebze meyvelerle gelen konuklarına ikramlarda bulunuyorlar. Biz de öğle yemeğimizi burada yedik. Çiftliğin kurucularından Gisele’in annesi mutfakta bizler için çok lezzetli yemekler hazırlamıştı. Yine kendi ürettikleri Balkan rakısı rakija ve ev yapımı şarapları ile birlikte çok şirin süsledikledikleri masanın etrafında gülüp eğlenerek güzel bir öğle yemeği yedik. Zeytinler, yöresel peynirler, turşular, bahçeden taze otlar, mürekkepli risotto ve sote karidesten oluşan oluşan bir menü vardı. Karidesleri bile ev sahibi kendi yakalıyormuş. Burası dileyen herkese açık bir yer. Lokal bir Karadağ tecrübesi için mutlaka Pony Garden’a gidip bu deneyimi yaşamanızı tavsiye ederim.Pony Garden’de bizler için hazırlanan masa çok renkli ve iştah açıcıydı
Leziz yemeklerin malzemeleri kendi bahçelerinden
Karidesleri de ev sahibi kendi yakalıyormuş
Evin annesi bize bildiği bir Türk tarifi ile patlıcan kızartmış Küçük dostum
Yemeğin ardından otelimizie gelip biraz dinlendikten sonra kahve içmek için otelin pastanesine indik. Yağmur da biraz dindiği için dışarıda oturup nefis tatlılarımızı yiyip kahvelerimizi yudumladık. Sonrasında marinada biraz turladık. Dünyanın en büyük yelkenlilerinden birini gördük.
Tivat turizm ofisi akşam yemeğinde bizler için yine hoş bir sürpriz hazırlamışlardı. Kişiye özel şef olan ve aynı zamanda instagramda yemek içerikleri üreten Damir Moskov (ig:gastrolomije.me) bizim için akşam yemeği yapacaktı. Otelin yakınlarında bulunan harika manzaraya sahip bir barın terasında sırf bizim için kurulmuş bir masada Damir’in hazırladığı balık pate ve midye salatası gibi nefis mezelerden, kendi yaptığı mis gibi ekşi maya ekmeklerden ve yine leziz deniz ürünlü risottosundan denedik. Bu da yine bizim için kesinlikle çok farklı bir deneyim oldu.
Şef Damir bize çok özel bir yemek hazırlamıştı
Manzaramız Balık pate, marine midye ve ekşi maya ekmek
Karadağ’a bir sonraki seyahatim umarım daha güneşli bir havada olur. Vizesiz gidebildiğimiz bu küçük ülke gitmekten asla sıkılmayacağım, müthiş coğrafi güzelliklere, sıcacık insanlara ve güzel bir mutfağa sahip. Yazımın başında da belirttiğim gibi özellikle Tivat, Budva ve Kotor artık Tivat’a olan direk uçuş sayesinde bize artık çok daha yakın.
YORUM BIRAKIN