Cancun-Tulum
Bu iki şehir arası arabayla yaklaşık 1,5-2 saat sürüyor. Tulum yolları çift şeritli ve son derece bakımlı. Yol üzerinde yine bir çok tatil köyü ve doğal su parkları bulunuyor. Bu parklarda snorkel’den su kayağına iple atlamadan dalışa kadar bir çok aktivite yapılıyor. Herşey dahil sistemle çalışıyorlar. Biz birinin durup fiyatını sorduk. Kişi başı 89 usd idi. Ayrıca yine kaynak suları, yer altı nehirleri ve lagünlerden oluşan cenoteler de sıkça karşınıza çıkıyor…
Tulum
Tulum’un merkezi küçük bir kasaba görünümünde. Anayol üzerine hediyelik eşya dükkanları ve irili ufaklı restoranlar dizilmiş. Ama asıl Tulum’u Tulum yapan oteller, butikler ve restoranlar kıyı kesimine konuşlanmış. Merkezden arabayla yaklaşık 10 dakikada buraya ulaşıyorsunuz. Kıyıya vardığınızda yol sağa ve sola ayrılıyor. Sağ tarafa döndüğünüzde oteller ve restoranların en yoğun olduğu bölge ve daha da ilerisinde de rezervuar gölü olan Sian Ka’an yer alıyor. Sol tarafa doğru ilerlediğinizde ise yine oteller ve Maya Antik Kenti yer alıyor.
Konaklama
Biz Tulum’da kalacağımız oteli haftalar öncesinden belirlemiştik. Resimlerini görür görmez vurulduğumuz Papaya Palaya Project adlı otel ana yol bitiminde sağa dönüldüğünde karşınıza çıkan ilk otel. Burası bir proje olarak adlandırılıyor çünkü oteli kurarken doğadan en iyi şekilde yararlanıp ona en az zararı verecek bir yaşam alanı yaratmak istemişler. Odaların büyük bölümü bungalov şeklinde tasarlanmış. Çoğunda beton kullanılmamış. Bambularla, tahtalarla inşa edilmiş. Hepsinin üstü palmiye yapraklarıyla kapatılmış. Musluklarından arıtılmış deniz suyu akıyor. Temiz su ihtiyacı odalara bırakılan su şişeleriyle sağlanıyor. Elektrik az akımla veriliyor. Yalnızca telefonunuzu şarj edebiliyorsunuz. Odalarda elektronik hiçbir alet yok. Yalnızca cibindikli bir yatak ve hepsi bu… Otelin ortak alanlarında çeşitli bitkilerin yetiştirildiği seralar kurulmuş.
Papaya Playa
Palmiyelerin arasında dalga sesleriyle huzur dolu bir ortamda dingin bir tatil yapabileceğiniz bir yer Papaya Playa… Bu kadar doğayla iç içe olduğum bir tatil hiç olmamıştı. Bu anlamda konfor arayışında olanlar burada biraz hayal kırıklığına uğrayabilirler. Unutmayın ki tropikal bir ortamdasınız ve bir bakıma survivordaymışsınız gibi hissedebilirsiniz. Hayvanlarla arası pek iyi olmayanlar için biraz sıkıntılı olabilir. Benim için inanılmaz bir deneyimdi diyebilirim.
Otelimize akşam 7 buçuk gibi check-in yaptık. Yorgun olduğumuz için geceyi otelde geçirmeye karar verdik. Akşam yemeğimizi otelin beach club’ında yedik. Modern Meksika yemekleri yapan restoranın ızgara ahtapotuna ve ızgara karidesine bayıldık. Cumartesi akşamı olduğu için beach club’da dj programı vardı ve belli bir saatten sonra mekan dolup taştı. Ancak Papaya Playa çok rüzgar aldığı için ve yorgun olduğumuz için biz çok uzun süre kalamadık ve odamıza döndük.
Ertesi sabah yine beach club’da okyanus manzaralı masamızda kahvaltımızı yaptık. Son derece yalın bir kahvaltısı var otelin. Tropik meyveler, kızarmış ekmek, tereyağ ve kahve… Ambiyansa çok uygun.
Maya
Kahvaltıdan hemen sonra Maya şehrini gezmek için yola çıktık. Otele arabayla 10 dakika olan bu antik kenti gezerken hava inanılmaz sıcaktı. Mutlaka yanınızda şapka, güneş kremi ve hatta şemsiye bulundurmalısınız. Okyanus kıyısında yer alan tek kent olan bu Maya kenti oldukça etkileyici. Şimdilerde ahalisi olan İguanalar her köşede karşınıza çıkıyor. Hiç de yabani değiller!
Maya turumuzun ardından acilen serinlemek için bir cenote arayışına girdik ve sora sora Casa Cenote’yi bulduk. Bir yer altı su yolu ile okyanusa bağlı olan doğal lagüne görür görmez aşık olduk ve hemen bir dolap kiralayıp eşyalarımızı bırakıp kendimizi serin ve zümrüt yeşili sulara bıraktık. Öyle sakin göründüğüne bakmayın. Lagünde akıntı sebebiyle yüzmek yorucu olabiliyor. Yüzme keyfimizin ardından cenote’nin hemen karşısında bulunan restorana gidip yine Meksika lezzetlerinden denedik. Okyanus manzarası ile keyifli bir ortamı vardı Casa Cenote ile aynı adı taşıyan restoranın…
Yaşam
Yemek yiyip, tekrar bir yüzme keyfi yaptıktan sonra Tulum’a geri dönüp kıyı bölgesini gezmeye karar verdik. Arabamızı otele bırakıp 4 kmlik yol boyunca dizili butik otelleri ve dükkanları gezdik. Gerçekten Tulum’un ambiyansı çok farklı. Buraya daha çok Kasım-Nisan ayları arasında Kite sörfçüler geliyor. Yaş ortalaması genç bir ziyaretçi profili var. Her mekan sörf ruhuna göre tasarlanmış. Bohem hava Tulum’un geneline hakim. Burası dinginlik ve stresten uzak yaşam vaat ediyor. Zaten artık Tulum’da yaşamayı tercih etmiş bir çok yabancıyla karşılaştık. Bu arada ne Cancun ne Tulum ne de Playa Del Carmen’de bir tek bile dilenen insana rastlamadım. Bunu nasıl sağladıklarını merak ettim doğrusu.
Akşam yemeğimizi girdiğimiz dükkanlardan birinin tavsiyesi ile o akşam iyi bir grubun sahne alacağını ögrendiğimiz Gitanes adlı restoranda yedik. Grubun adı Bole ve çok iyi müzik yapıyorlardı. Yediğim beef taco’yu da çok beğendim. Böylece tavsiye ile kaliteli müzik eşliğinde lezzetli bir yemek yemiş olduk. Daha sonra 100 pezo (yaklaşık 8 usd) ödeyerek taksi ile otele geri döndük.
Cozumel
Tulum’daki son günümüzde planımız 1 saat uzaklıktaki Playa Del Carmen’e gidip feribotla Cozumel adlı adaya geçmekti. Ancak hava hiç iyi görünmüyordu. Heran patlayabilecek fırtına riskini göze alıp, yola çıkmaya karar verdik. Hava Playa Del Carmen’e geldiğimizde ümit verici görünse de, Cozumel feribotuna bindiğimizde fırtınaya dönüştü ve yağmur altında adaya vardık. Tabi durum böyle olunca Cozumel’deki snorkel hayalimizde suya düşmüş oldu. İşte bu yüzden bu taraflara seyahat edecek olanların meysim şartlarını iyi gözden geçirmeleri gerekiyor bu tip şanssızlıklarla karşılaşmamaları için. Biz de hayal kırıklıklarımızla birlikte bir sonraki feribotla tekrar PLC’e döndük. Bir süre şehrin en işlek caddesinde yürüyüp dondurma yedikten sonra Tulum’a geri dönmeye karar verdik. Otelimize dönüp yağmur altında plajda takıldık, salıncakta sallandık ve sonra üzerimizi değişip yemek yemek üzere dışarı çıktık.
Bir süre Sian Ka’an kıyılarında arabayla turladık. Bir camping alanını ziyaret ettik. İşletmecisi bize merak ettiğimiz Sian Ka’an lagününü gösterdi. Çok ıssız hatta benim ürperdiğim bir göldü. Kesinlikle timsah ve yılan gibi hayvanların olduğuna inandığım şekilde vahşi görünen bir yerdi. Havanın kararmasıyla birlikte Tulum’a akşam yemeğimiz için döndük.
Bu kez bir Arjantin restoranı olan Casa Banana’ya gittik. Ben Arjantin usulü dana şiş yedim. Yanında da nefis bir kokteyl içtim…
Tulum maceramız bu güzel gece ile sona erdi. Ertesi gün tekrar Cancun’a oradan da New York’a uçtuk ve Meksika’ya veda ettik…
YORUM BIRAKIN