Lübnan, ortadoğu’nun en enteresan ülkelerinden biri. Farklı dillerin, farklı ırkların ve farklı inançlara sahip insanların birarada kimi zaman savaşarak kimi zamanda barış içinde yaşadığı topraklara sahip. Bu çeşitlilik Lübnan yemeklerine olumlu yönde yansımış ve dünyanın en lezzetli mutfaklarından birisi ortaya çıkmış.
Lübnan’da 2 şehirde bulundum. Birincisi Trablusşam, ikincisi ise artık klasikleşmiş lakabıyla ortadoğunun Paris’i Beyrut. Bu yazımda Trablusşam’dan bahsedeceğim. Trablusşam kelimenin tam anlamıyla bir ortadoğu şehri. Ülkenin kuzeyinde yer alıyor. Beyrutla kıyaslanınca oldukça fakir denilebilir. Mimarisi, insanları, yolu, trafiği herşeyiyle çok gelişmemiş hissi uyandırıyor. Şehrin eski bölgelerindeki dar sokaklar ve evlere hayran kaldım. Trablusşam’a tepeden bakan “Qala’at Sanjil” kalesinin manzarası bir harika. Trablusşam’dan alınması gereken şeylerden biri şehre özgü sabunları. Rengarenk sabunları hediye olarak alabilirsiniz.
Lübnan’da Türk kahvesi yoğun olarak içiliyor. Arkadaşlarımız buranın Türk kahvesini çok övdüler. Şehir merkezindeki bir kahveciden kahve taze çekilmiş kahve almayı ihmal etmedik ve hatta içine kakule de eklettik. Kakuleli kahveyi ilk kez eve dönüşte denedim ve bayıldım. Sokakta satılan yiyeceklerden uzak durmakta fayda var ancak tarihi sokaklarda dolaşırken burnunuza nefis kokular gelebilir. Ben tezgahlarda satılan bizdeki simit ve pide benzeri hamur işlerinden denedim. Sıcak sıcak satılan simitler en az bizdekiler kadar güzeldi.
Tripoli tatlı severler için bir cennet diyebilirim. “Abdulrahman Hallab ve Oğulları1881” Tripoli’nin dünyaca ünlü tatlı markası. Hem tatlı dükkanları hem de restaurantları var. Kocaman sinilerdeki baklavaları görünce almadan duramıyorsunuz.
Trablusşam’da yediğim yemekler arasında kebap, mezeler ve salatalar gibi klasik Lübnan tadlarının yanında bademli tavuklu pilavın lezzetini asla unutamam. Yanında özel sosu ile servis edilmiş olan pilavın tadı mükemmeldi.
Son gecemizde ise Lübnanlı arkadaşlarımız bizi Al-Mina semtindeki bir balık restaurantına götürdü. Burada Çupra’ya benzer kızartılmış balıklar kızartılmış yufkalarla servis edildi. Balık, salatalar ve mezeler son derece lezzetliydi.
Lübnan gezimizin Trablusşam kısmını yemeklerin inanılmaz tatlarının şaşkınlığını yaşayarak sona erdirip Beyrut’a doğru yola çıktık. İki şehir arasındaki mesafe otobüsle 2 saat kadar sürüyor. Bizim vaktimiz olmadığı için antik Fenike şehri olan Biblos’u gezemedik ama Lübnan’da mutlaka görülmesi gereken yerlerden biri olduğu söylenir.
Beyrut yazımda görüşmek üzere.
Tadında Seyahatler…
YORUM BIRAKIN