Hazır Oscarlar nedeniyle gündemde iken bu haftaya Los Angeles ile devam etmek istedim. Daha önceden söylemiştim. Melekler Şehrini anlatmaya bir yazı yetmez. Bu yazımda Los Angeles’ın gezilip görülecek yerlerinden, bir sonraki yazımda da Los Angeles’ta kalınacak yerlerden ve tadılacak lezzetlerden bahsedeceğim.
Los Angeles, çevresiyle beraber 18 milyonluk nüfusuyla ABD’nin ikinci kalabalık şehridir. Yerleşim olarak oldukça geniş bir alana yayılmıştır. Hem dağlık hemde düz bir coğrafyaya sahiptir. İklimi Akdeniz iklimine benzemektedir. Yılın neredeyse 330 günü güneşli ve ılıman bir havaya sahiptir. Soğuk sevmeyen benim gibiler için Los Angeles tam bir cennettir.
Film endüstrisinin merkezi olan Los Angeles’ta New York’ta olduğu gibi bir koşuşturma ve kargaşa göremezsiniz. Herşey son derece düzgün ve genel olarak şehir oldukça sakindir. Hatta New York’taki yaşama alışanlar için Los Angeles fazla yavaş gelir. İnsanlar kılık kıyafet konusunda da oldukça rahattırlar. Belli bölgeler dışında (Rodeo Drive gibi) çok şık insanlara rastlamazsınız ama Los Angeles’lıların kendilerine özgü bir tarzları bulunur. Şehir’de heran bir dünya yıldızına rastlama olasılığınız yüksektir. Ben LA’de yaşadığım süre içinde Angelina Jolie, Brad Pitt, Britney Spears ve Cameron Diaz gibi bir sürü ünlüyle karşılaştım. Denk getirebilirseniz genellikle Westwood’da yapılan film galalarına gidip kırmızı halı geçişlerini izleyebilirsiniz.
Melekler şehrinin filmler ve dizilerden aşina olduğumuz birçok ilçesi bulunmaktadır. İlk akla gelenler Beverly Hills, Hollywood, Santa Monica, Malibu, Melrose, ve Sunsettir. Filmlerde son derece şaşalı ve abartılı gösterildiği için bazı ziyaretçiler buraları gördükten sonra hayal kırıklığına uğrayabilir. Şimdi bu bölgelerden kısaca bahsedeceğim.
Beverly Hills: Zenginlerin ve Hollywood ünlülerinin tercih ettiği semt. Son derece göz alıcı evler, düzgün caddeler ve muhteşem peyzajıyla dikkat çekmektedir. Burada ünlülerin evlerinin tanıtıldığı turlar düzenlenmektedir. Hatta sokaklarında “Star Map” denilen, Hollywood starlarının evlerinin işaretli olduğu haritalar satılmaktadır. Beverly Hills’in en beğendiğim yeri ise Coca Cola’nın sahibinin, Eski ABD başkanı Ronald Reagan’ın ve Elizabeth Taylor’ın da bir zamanlar yaşadığı Bel-Air bölgesi. Los Angeles tepelerinde bulunan bu bölgedeki evlerin büyüklüğünü ve ihtişamını anlatmama imkan yok.
Santa Monica: Beyaz binaları ile sahilden bakıldığında bir Akdeniz şehrini anımsatan Santa Monica eğlence ve alışveriş bölgesidir. 3rd Street Promenade, araç trafiğine kapalı birbirinden ünlü markaların ve restaurantların bulunduğu bir caddedir. Santa Monica Pier yani iskelesi üzerinde bulunan Lunaparkı ve restaurantlarıyla bir başka çekim merkezidir. Kilometrelerce uzanan kumsalı ise güneşlenenler, sörfçüler, paten ve bisikletçiler için vazgeçilmez bir yerdir.
Malibu: Santa Monica’nın kuzeyine doğru sahil boyunca ilerlediğinizde Malibuya varırsınız. Burası yine ünlülerin yazlık evlerinin bulunduğu sayfiye yeridir. Özellikle haftasonu Los Angeles’lıların şehirden uzaklaşmak için tercih ettikleri bir bölgedir.
Sunset, Hollywood ve Melrose: Bu üç bölge birbirine paralel caddeler üzerinde bulunmaktadır. Sunsette oteller, barlar, restaurantlar ve dükkanlar bulunmaktadır. Haftasonu gece eğlencesi için vazgeçilmez yerlerden biridir. Hollywood Caddesi, gece yaşamının en canlı olduğu yerlerden biridir. Los Angeles’ın simgesi olan Hollywood yazısı bu bölgede bulunan bir tepenin üzerinde yer almaktadır. Oscar törenlerinin yapıldığı yeni adıyla Dolby Theatre eski adıyla Kodak Theatre, meşhur Chinese Theatre, film stüdyoları ve yapım şirketlerine ev sahipliği yapar. Melrose ise şehrin alternatif yaşam tarzı olan ve farklı giyinen insanlarının vakit geçirdiği bir bölgedir. Melrose caddesi üzerinde dövme dükkanları, farklı kıyafetlerin satıldığı mağazalar yan yana sıralanmıştır.
Los Angeles, ziyaretçilerine birçok gezilecek yer ve yapılacak aktivite sunar. Şehre tepeden bakan Griffith Gözlem Evi aynı zamanda Hollywood yazan tepeye de oldukça yakındır. Modern Sanat Müzesi olan Getty Center’ın mimarisi ve bahçesi göz alıcıdır. Bir başka sanat müzesi olan LACMA ise dünyaca ünlü sergilere ev sahipliği yapmaktadır. Eskiden beri daha çok iş merkezlerinin bulunduğu Downtown Los Angeles ise son yıllarda yapılan dönüşüm ile şimdi apartman komplekslerinin, alışveriş ve kültür merkezlerinin olduğu popüler bir bölge haline gelmiştir.
Bütün bunların dışında tema parkları sevenler için Los Angeles biçilmiş kaftandır. Universal Studios, Paramount Stüdyoları, Disneyland, Six Flags, Knotts Berry Farm bunlardan en dikkat çekicileridir.
Los Angeles, güneyinde bulunan San Diego’ya yalnızca 1,5 saat uzaklıktadır. İki şehir arasındaki sahil kesimi inanılmaz manzaralar sunduğu için bir araç kiralayıp San Diego’ya gitmek son derece zevklidir. Palos Verdes, San Pedro, Long Beach, Seal Beach, Huntington Beach, Newport Beach, Laguna Beach ve La Jolla San Diego’ya gidene kadar karşınıza çıkacak muhteşem güzellikteki sahil yerleşimleridir. Ayrıca Kaliforniya’nın zenginlerinin yaşadığı bölgelerden biridir.
San Diego’dan laf açılmışken birazda bu Amerikanın en iyi şehri olarak tabir edilen şehirden bahsedeyim. Palmiyeleri, Meksika-Akdeniz tarzındaki mimarisi ve sahilleri ile tatil beldesine benzeyen San Deigo’ya neden en iyi dendiğini çabucak anlarsınız. La Jolla, şehrin turistik bölgelerinden biridir. Foklara ve deniz aslanlarına ev sahipliği yapar. Resturantları ve barlarıyla ünlüdür.
Downtown bölgesi ise, modern gökdelenleriyle dikkat çeker. Ayrıca San Diego’nun eğlence merkezi bu bölgedir. Hafta sonları sokakları insalarla dolup taşar. Hemen downtown’ın yanında bulunan Sea Port Village otantik ürünlerin satıldığı, balık restaurantlarının ve cafelerin bulunduğu turistik bir yerdir. Downtown bölgesinden enteresan bir köprüyle geçilen Coronado adası ise mutlaka görülmesi gereken yerlerden biridir. Özellikle 1800’lerin sonlarında inşaa edilmiş olan sahil oteli Hotel Del Coronado’ya gitmeden San Diego turunuzu tamamlamamalısınız. Meksika restaurantlarının bulunduğu ve Meksika’ya özgü mimarıden oluşan yapıların olduğu Old Town bölgesinde ise lezzetli yemekler yiyebilir ve kocaman bardaklarda harika margaritalar içebilecebilirsiniz.
Son olarak San Diego denilince akla gelen dünyaca ünlü hayvanat bahçesi, deniz Dünyası Sea World ve safari yapabileceğiniz Wild Animal Park’da kaçırmamınız ancak en azından her biri için 1 gününüzü ayırmanız gereken eğlence parkalarıdır. Biraz daha farklılık arayanlar ise 20 dakika uzaklıktaki Meksika sınırını geçerek Tjiuana’ya gidebilirler.
Tadında Seyahatler…
YORUM BIRAKIN