Lifestyle dergisi Originel‘in Kasım 2015 sayısı için kaleme aldığım Londra rehberinde A’dan Z’ye şehirde gezip görülecek yerleri, restoranlarını, alışveriş imkanlarını yazdım. İşte karşınızda dergide yayınlanan Londra yazım…
Avrupa’nın ve hatta dünyanın en güzel şehirlerinden biri olan Londra, Türkler tarafından da en çok tercih edilen destinasyonların başında geliyor. Aristokrat havası, şık caddeleri, özenle korunmuş doğası, yüzlerce yıllık tarihi, hareketli yaşantısı ve kültürel özellikleri ile ziyaretçilerini kendine hayran bırakan bir şehir.
Bir turistin arayacağı her türlü özelliği içinde barındıran nadir şehirlerdendir Londra. Önceliğiniz alışveriş ise İngiliz başkenti, dünyanın önde gelen moda merkezlerinden biridir. En şık butiklere, en başarılı tasarımcılara sahiptir. İkinci el pazarları, vintage dükkanları ve antikacıları ile bambaşka bir alışveriş deneyimi sunar.
Eğer müzelere ve sanat galerilerine düşkünseniz, yine dünyanın en önemli koleksiyonlarına ev sahipliği yapan ve giriş ücreti olmayan müzeler adım başı karşınıza çıkar. Tarih meraklıları için şehir bir açık hava müzesi gibidir. Saraylar, şatolar, kilise ve köprüler, sizi alıp güneş batmayan imparatoluk dönemlerine götürür.
Peki Londra’ya ilk kez gidenler nereden başlamalı? Nereleri görmeli, nerede yiyip içmeli ve nerede konaklamalı? İşte karşınızda Londra rehberi…
Gezip-Görülecek Yerler;
Londra oldukça büyük bir şehir. O kadar çok gezip görmeniz gereken yer var ki vaktinizi ve enerjinizi çok iyi değerlendirmeniz gerek.
Şehri gezmeye İngiltere denilince akla ilk gelen şeylerden bir olan Kraliyet Ailesi’nin ikametgahı olan Buckingham Sarayından başlayabilirsiniz. Her yıl Ağustos ve Eylül aylarında sarayın bir bölümü halkın ziyaretine açılıyor. Sarayın ihtişamlı odalarını, balo salonları bu turda görebilirsiniz. Eğer bu zaman dilimine denk gelmezseniz, her gün sarayın önünde 11:30’da yapılan asker değişim seramonisini kaçırmayın.
Buckhingham Saray’ından Thames nehrine doğru yürüdüğünüzde karşınıza önce kraliyet ailesinin düğün ve cenaze törenlerine ev sahipliği yapmış olan Westminster Abbey sonrasında ise İngiliz Parlamentosu Houses of Parliament ve hemen yanında bulunan ünlü saat kulesi Big Ben çıkacak. Dilerseniz Westminister köprüsünü geçip Londra’nın ünlü dönme dolabı The London Eye’a (19 Pound) gidip Londra’yı tepeden görebilir ya da hemen Big Ben’in önünden kalkan tekne turlarına katılıp bir Thames nehri turu yapabilirsiniz.
Bir diğer alternatif ise nehir boyunca kuzeye doğru yürüyerek Londra’nın en önemli meydanlarından biri olan Trafalgar Square’e gidebilir ve burada yer alan National Galleries müzesini gezebilirsiniz. Trafalgar Square’ın biraz ilerisinde ise Covent Garden yer alıyor. Birbirinden güzel dükkanların ve restoranların yer aldığı Covent Garden’da bir yemek molası verebilir veya kahve içip yorgunluğunuzu atabilirsiniz.
Londra’da bir başka görülmesi gereken yer ise şehrin en bilinen simgelerinden olan ve mimarisi ile büyüleyen Tower Bridge köprüsü ve hemen yanı başında bulunan ve köprüye adını veren Tower of London kalesi. Hazır buraya kadar gelmişken köprüyü geçip, biraz ileride yer alan ve 2013 yılında tamamlanan Avrua’nın en yüksek binası olan The Shard’a gidebilir ve içinde bulunan restoranlardan birinde bir şeyler yiyip içebilirsiniz. Burada Londra’nın en yüksek barı ünvanı bulunan Shangri-la oteli’nin barı Gong bulunuyor. Ya da Borough Market’e gidip envai çeşit yemek satılan pazarda farklı lezzetlerle karnınızı doyurabilirsiniz. Bölgede ziyaret edilebilecek bir diğer yer ise sanatseverlerin ilgilisini çekecek olan modern sanat müzesi Tate Modern.
Doğa düşkünleri Londra’nın tam merkezinde bulunan ve şehrin en güzel yerlerinden biri olan Hyde Park’ı mutlaka görmeli. Burayı sakin bir gün için tercih edebilirsiniz. Park’ın içinde bulunan kuğular, ördekler ve çeşit çeşit kuşlara ev sahipliği yapan Serpentine gölü kenarı yürüyüş için mükemmel. Göl kenarındaki kafeler ise inanılmaz keyifli. Regent’s Park’da yine şehrin görülmesi gereken güzellikteki bir diğer parkı. Burayı şehrin alternatif bölgesi olarak bilinen Camden Town’ı ziyaret edeceğiniz güne bırakabilirsiniz. Camden Town ünlü pazarları ve sürekli düzenlenen konserleri ile bilenen bir semt. Camden Market’de çeşit çeşit kıyafetler, Lock Market’da ise kitap ve aksesuarlar satın alabilirsiniz.
Notting Hill, filminden de hatırlanacağı üzere, Londra’nın mimarisi ile olduğu kadar festivalleri, restoranları ve galerileriyle ne sevilen bölgelerinden biri. Portebello Road’da kurulan “Portobello Pazarı” özellikle Cumartesi günleri ziyaretçilerle dolup taşıyor. Yemekten, antika eşyalara ve kıyafete kadar herşeyi bulabileceğiniz bir pazar.
Knightsbridge, lüks otellerin, elçiliklerin ve pahallı evlerin olduğu gözde semtlerden biri. Londra’nın en önemli 3 müzesine de ev sahipliği yapıyor. Bilim Müzesi-Science Museum, Ulusal Tarih Müzesi-National History Museum ve Victoria & Albert Museum için oldukça geniş bir zaman dilimi ayırmalısınız.
Londra’da görülmesi gereken diğer müzeler ise tarih ve etnoğrafya müzesi British Museum, Orta çağ işkencelerini ve Londra’nın o zamanki karanlık yüzünü anlaran The London Dungeon ile ünlülerin balmumu heykellerinin yer aldığı Madame Tussauds’dur.
Gece hayatının kalbinin attığı yer ise şehrin en çılgın semti Soho. Burada her zevke göre bar ve gece kulupleri yer alıyor. Ayrıca birbirinden güzel restoran ve kafelerde semti cazip kılan bir başka özelliği. Buradaki Çin Mahallesi mutlaka görülmeli. Londra’nın ikonik meydanlarından biri olan Piccudily Circus ile Leicester Square bölgede görülmesi gereken yerler arasında. West End ise dünyanın en ünlü müzikallerini ve oyunlarını izleyebileceğiniz tiyatrolara ev sahipliği yapıyor.
İstanbul’un son yıllarda en hip bölgesi nasıl Karaköy ise, East London bölgesi de Londra’nın son dönemlerde o şekilde en tercih edilen ve popüler yeri. Özellikle olimpiyatların ardından East London, açılan sanat galerileri, restoran ve kafeler ile inanılmaz bir yükseliş göstermiş. Shoredicth, Hackney ve Brick Lane, East London’ın en gözde ve mutlaka ziyaret edilmesi gereken semtleri. Shoredicth’de dünyanın her yerinden sokak sanatçılarının eserleri duvarları süslüyor. Burada “Shoredicth Street Arts Tour” gibi sokak sanatını anlatan turlara katılabilirsiniz. Birbirinden tarz butiklerden alışveriş yapabilir veya 3. dalga kahvecilerde kahve keyfi yapabilirsiniz. Shoredicth pazarı ve Cumartesi günleri kurulan yemek pazarı “Urban Food Fest”i kaçırmayın.
Vakti olanlar Londra dışına yapılan günübirlik turlara da katılabilirler. Binlerce yıllık geçmişe sahip ve halen sırrı çözülemeyen Stonehenge taşları, Kraliçenin yazlık sarayı Windsor ve hamamları ile ünlü şehir Bath’a yapılan turlar (öğle yemeği dahil 75 pound’dan başlıyor) en popüler olanlarından.
Alışveriş;
Londra’da her bütçeye göre alışveriş imkanı bulunuyor. Lüks giyim denilince akla Mayfair bölgesi, Bond Street ve Regent Street geliyor. Burada dünyaca ünlü markaların hepsine burada rastlamak mümkün. Alternatif alışveriş arayanların gitmesi gereken yerler ise Soho’nun Carnaby Street’i, Camden Town’un Portabello’su ve East London’ın Brick Lane’i. Londra’nın vintage giysiler ve antikalar satılan Bermondsey, Portobello ve Alfies gibi pazarları da mutlaka ziyaret edilmeli. Ayrıca Oxford Street, Piccudily Circus ve Sloane Street’de Londra’nın en önemli alışveriş caddelerinden.
Londra lüks ve büyük departman mağazaları ile de ünlü bir şehir. Harvey Nichols, Harrods, Debenhams ve Selfridge gibi çok katlı ve her şeyi bulabileceğiniz mağazaları bulunuyor. Ucuz kıyafet alışverişinin en önemli adresi ise Primark mağazaları. Sabahları daha mağazalar açılmadan kapısında kuyruklar oluşuyor.
Yeme-İçme;
İngilizlerin kendi mutfakları çok zengin değil. Fish & Chips ve pie’lar en fazla bilinen İngiliz lezzetlerinden. Geleneksel Fish & Chips’i Covent Garden’da bulunan The Rock & The Sole Plaice deneyebilirsiniz.
İngilizlere özgü bir başka gelenek ise beş çayları. Bu geleneği devam ettiren bir çok restoran ve kafe bulunuyor. Çay ile birlikte İngilizlere özgü çeşitli tatlılar, kanepe ve scone adı verilen çörekler servis ediliyor. En ünlü beş çayları Claridges Hotel ile Fortnum & Mason adlı mağazanın restoranında servis ediliyor.
İngilizlerin pub kültürleri de çok meşhur. Özellikle iş çıkışı insanlar publarda ellerinde içkileriyle sosyalleşiyorlar. Bir bira molası için, Londra’nın en eski publarından biri olan Covent Garden’da bulunan Lamb and Flag son derece ideal…
İngilizlerin kendi mutfakları geniş olmasa da Londra bugün dünyanın tüm mutfaklarına ev sahipliği yapıyor. Michelin yıldızlı restoranlardan, dünyaca ünlü şeflerin restoranlarına kadar şehir gastronomi meraklılarına müthiş alternatifler sunuyor.
Soho’da yer alan Ceviche, dünyada gitgide daha çok popüler olmaya başlayan Peru mutfağının en güzel lezzetlerini servis ediyor. Doğu Akdeniz mutfağı menüsüne sahip Hummus Bros hem lezzetli hem de ekonomik. Fernandez & Wells ise kaliteli bir kahve esşiğinde nefis kekler yiyebileceğiniz bir kahveci. Bricklane’de bulunan benzer konsepte sahip Kahaila adlı kafeye de yolunuz düşerse mutlaka uğrayın.
Renkli bir atmosferde sushi yemek isteyenler dönen bantta sunulan sushileriyle Yoo Sushi’yi mutlaka denemeli. Adeta bir kozmetik dükkanını andıran çikolatacı Dark Sugars sizi kendinizden geçirecek.
Shoredicth’de Cumartesi günleri kurulan Urban Food Fest’de bulunan yemek büfelerinden biri olan Chalana’nın Brezilya usulü steak dürümlerini mutlaka tadın. Farklı lezzetlerden hoşlananlar Mast Brothers adlı çikolatacı da çikolata birasını denemeli.
Fortnum & Mason, Harrods’ın market bölümü, Selfridges’ın yemek katı ve Borough Market yine yemekseverlerin mutlaka ziyeret etmesi gereken yerlerin başında geliyor.
Londra’yı tepeden izleyerek yemek yemek izleyenlerin gitmesi gereken adresler şehrin en yeni gökdelenleri olan The Shard ile 20 Fenchurch Street.
Ulaşım;
Londra’da ulaşım diğer şehirlere kıysla daha pahalı. Dünya’nın en başarılı ağına sahip olduğu için ulaşım olarak en çok tercih edilen yöntemlerden biri Metro. Otobüslerde de geçerli olan günü birlik ulaşım kartı alip şehirde dilediğiniz gibi gezebilirsiniz (12 Pound civarında). Eğer kalabalık bir grup iseniz, 6 kişiye kadar yolcu alabilen İngiltere’ye özgü tasarımları olan taksileri de kullanmak daha ekonomik olabilir.
Ayrıca tüm şehri gezmenin bir diğer güzel yolu ise hop-on hop-off otobüsleriyle dilediğiniz yerde inip dilediğiniz yerlerde inebileceğiniz turlara katılmak.
Konaklama;
Londra konaklama açısından alternatifi bol ama pahalı bir şehir. En lüks ve göz kamaştırıcı oteller özellikle Mayfair, Kensington, Chelsea gibi bölgelerde yer alıyor. Şehir merkezinin dışına doğru çıktıkça otel fiyatları da düşüyor ama pound Türk Lirasına göre çok yüksek olduğu için yine de fazla ekonomik sayılmaz. Airbnb ile ev kiralamak uygun bir opsiyon sayılabilir.
Grosvenor House Apartments by Jumeirah; Hyde Park’ın hemen yanı başında yer alan bu rezidans şeklindeki otel sade şık konforu ile ev ortamını misafirlerine sunuyor. Jumeirah, lüks alışveriş bölgesi Mayfair’e yürüme mesafesinde yer alıyor. Sabah kalkıp Hyde Park’da yürüyüş yapabilme şansınız otelin sunduğu en büyük konfor. Grosvernor House Apartments by Jumeirah, 1 odalıdan 5 odalıya tam 130 daireden oluşuyor. Oteldeki dairelerin geceliği 500 Pound’dan başlıyor.
Shangri-la Hotel at The Shard; Avrupa’nın en yüksek binası The Shard’ın 34 ve 52. katları arasında yer alan Shangri-la’nın en büyük özelliği misafirlerine inanılmaz bir Londra manzarası sunması. Otelin barı Gong, Londra’nın en yüksek barı ünvanını taşımaktadır. Shangri-la’da odaların geceliği 550 Pound’dan başlıyor.
Citizen M London Bankside; Farklı bir konaklama deneyimi yaşamak istiyenler Citizien M’in Londra otelini tercih edebilirler. Renkli ve dinamik tasarımı, ilginç oda konseptleri ile otel lüks ama bütçeye uygun konaklama imkanı sunuyor. Citizien M’in gecelik ücreti 190 Pound’dan başlıyor.
YORUM BIRAKIN