Bir kaç yıl önce Pekin ve Şangay’a yolculuk yapmadan evvel çok sevdiğim Çin mutfağına doyacağım için inanılmaz heyecanlıydım. Ancak bu heyecanım ilk akşam gittiğimiz bir Çin restoranında yerlere düşüp paramparça oldu. 15 günlük Çin serüvenimde hatırlamak istemediğim tek şey otantik Çin yemekleri ve hatta kokuları idi. Ne uzun seneler yaşadığım ABD’de ne de Türkiye’de yediğim Çin yemeklerine hiç ama hiç benzemeyen tattaki yemeklerle karşılaştım. Sanki bambaşka bir kültürün mutfağıydı bu yediğim şeyler.
Aslına bakarsanız Çin mutfağı genellikle o ülkedeki damak zevkine göre şekilleniyor. Kullanılan yağlar, soslar ve malzemeler batıya doğru gittikçe Çin’deki tatlardan uzaklaşıyor.
İstanbul’da geçtiğimiz yıl açılan Shangri La otelinin içinde otantik bir Çin Kanton mutfağı restoranı olacağını duyduğumda kafamda soru işaretleri belirdi. Pekin’de yediğim yemeklerin aynısı burada da olacaksa işleri çok zor diye düşündüm. Ancak Zomato‘nun davetiyle gittiğim ShangPalace’da yediğim orjinal Çin lezzetleri karşısında şaşkınlığımı gizleyemedim. Hepsi birbirinden lezzetliydi diyebilirim.


Restoranın konusunda oldukça uzman olan müdürü Emre Bey’den öğrendiğime göre, Kanton mutfağı Çin’in Hong Kong’u da içine alan güney bölgesinin yani Çin dışından gelen göçmenlerin yoğun olarak yaşadığı Güney bölgesinin mutfağıymış. Dünyada da Çin mutfağı olarak yediğimiz aslında bu Kanton mutfağının lezzetleriymiş. Yani 8 farklı yöresel mutfağın olduğu Çin’in daha uluslararası damak zevkine hitap eden bölümüymüş.


Restoran dekorasyonu, ambiansı, şık servis takımları ve personelin kıyafetleri ile Çin’de nasıl ise burada da olması gerektiği gibi. Shangri La otelinin zarif havasını burada da yoğun olarak içinize çekebiliyorsunuz.
Zomato‘nun tadım daveti Çin’li Executive Chef’i Tony Sum’ın Won ton (Çin Mantısı) workshop’ı ile başladı. Davetliler bir kez de şef Tom’dan sonra kendi kendilerine won ton yapmayı denediler. En güzel Won ton yapana güzel bir hediye verileceği açıklandı. Bu küçük yarışmanın birincisi bilin bakalım kim oldu? Tabiki ben. Hatta gecenin sonunda restoran ile ilgili mini bir test bile yapıldı. Onun da birincisi ben oldum desem şaşırır mısınız?

Gelelim tadım akşamında Shangri Palace’da yediğimiz birbirinden lezzetli yemeklere…
Yuvarlak dönen masamız etrafında yerimizi aldıktan sonra ilk olarak Çin’de yılbaşı kutlamalarında servis edilen bir salatayı tadarak yemeğe başladık. Adı Lo Hei Salmon. Çiğ Somon Salatası da denilebilir. Benim için gecenin en favori yemeklerinden biriydi Lo Hei. Çinli aileler bu yemeği yerlerken yeni yıla ilişkin dileklerini yüksek sesle dile getirirlermiş. Ben de fazla yüksek sesle olmasa da yılbaşıymış gibi yeni yıldan beklentimi kendi kendime mırıldandım…

Daha sonra servis edilen çıtır sarımsak parçalarıyla kızartılmış patlıcan masamızdan bir diğer yüksek not alan yemekti. Hemen ardından ise pastırmaya görünüş olarak çok benzeyen ama daha kıtır şekilde sunulan, Sichuan tarzıyla, ballı siyah sirke ile kızartılmış ince bonfile dilimleri geldi. Hem başlangıç hem de atıştırmalık olarak sipariş edilebilecek cips gibi bir lezzetti.

İstanbul’da gerçek anlamda pişirilen Pekin ördeği iddiasıyla servis edilen ördek ile birlikte ana yemeklere geçiş yaptık. Ördeğin masaya getirilmesi, kesilip hazırlanması ve servis edilmesi bir de üstüne yanında kullanılan Hoisin sosu, salatalık ve yeşil soğan ile birlikte dürüm haline getirilip afiyetle yenilmesi baştan sonu bir seramoni gibi. Ördeğin menü fiyatının 208 TL olduğunu belirtmeliyim. Ancak bu çok rahat 3 veya 4 kişi tarafından gayet doyurucu şekilde paylaşılabilecek bir yemek.

Ördeğin arkasından ise sunumuyla göz kamaştıran, kadayıfa sarılı karides ile karabiber sosu ile tavada kızartılmış dana eti servis edildi. Karides olarak Jumbo karides kullanılmıştı ve oldukça büyük boyutta bir karides olduğunu belirteyim. Ancak benim bayıldığım lezzet ise karabiberli dana eti oldu. Yumuşacık bir et ve enfes bir aroma düşünün! Masadakilerin çoğunluğu da aynı fikirdeydi.

Çömlekte ağır ateşte pişirilmiş zencefilli ve yeşil soğanlı deniz mahsullerinin içinde kalamar, deniz tarağı ve karides bulunuyordu. Sichuan tarzıyla, wok’ta kızartılmış, kurutulmuş kırmızı biber ve yer fıstıklı tavukta beğendiğim tatlar arasındaydı. İçinde bulunan bir baharat dilinize dokunduğunda ağzına müthiş bir aroma yayılıyor ancak bu aynı zamanda dilinizin hafifçe uyuşmasına da neden oluyor. Gözünüz korkmasın sağlık için bir sorun teşkil etmiyor. Hatta oldukça ilginç bir deneyim diyebilirim.


Tatlı öncesi son olarak tavada hafifçe sote edilmiş sebzeler servis edildi ve böylece hafif bir çeşitle tadım menümüz tamamlanmış oldu.
Bilindiği üzere Uzakdoğu’da yemek sonrası tatlı kültürü biraz zayıf. Taze meyveler, dondurma ve kızarmış dondurma genellikle menülerde yer alan tatlı çeşitleri. Shang Palace tadımımızın finalinde servis edilen tatlı biraz sıradışıydı. Vanilyalı dondurma üzerine kızarmış kadayıfa sarılı muhallebi hafif ama bir o kadar da lezzetliydi.

Tatlının yanında Sichuan bölgesinin geleneksel şovu eşliğinde Milk Oolong çayı ikramı yapıldı. Upuzun ibrikli bir çaydanlıkla şovu Çin’li bir garson yaptı. Son derece seri hareketlerle çaydanlığı bir oraya bir buraya salladı ve sonra çay fincanına servis yaptı. İlginç bir gösteriydi!

Eğer gerçek anlamıyla bir Çin mutfağı deneyimi yaşamak ve aynı zamanda damağımıza da tamamen yabancı olmayan bir bölgenin yemeklerini yemek istiyorsanız Shang Palace tam size göre. Yemekleri bir kaç arkadaşınızla birlikte paylaşabileceğiniz için lüks bir otelin içinde olması sizi korkutmasın.
Shang Palace; Shangri La Bosphorus, Beşiktaş, İstanbul
www.shangri-la.com/tr/istanbul/shangrila/dining/restaurants/shang-palace/