3. kez Dubrovnik!
Bu kez sebep her yıl Ekim’in 3. haftası düzenlenen Good Food Dubrovnik yemek festivali daveti. Hırvatistan turizm ofisi Croatia Full of Life ve Dubrovnik turizm ofisi Experience Dubrovnik daveti ile en sevdiğim ülkelerden biri olan Hırvatistan’a ve bu güzel şehrine bir kez daha yolum düştü.

Turkish Airlines’ın direk uçuşu ile Dubrovnik yalnızca 2 saat mesafede. Ben gerçekten çok seviyorum Dubrovnik’i. hem tarihi dokusu hem de doğal güzellikleri nefes kesici. Bunun yanı sıra yemekleri de tam biz Türklerin damak zevkine göre. Deniz ürünleri ağırlıklı bir mutfağa sahip. İtalyan ve Akdeniz mutfağının tüm özellikleri geçmişteki ticaret ilişkileri ve coğrafi konum olarak İtalya’ya yakınlığı sonucu mutfakta çok fazla mevcut. Makarnadan risotto ve pizzaya ve cannoli gibi tatlılara kadar birçok İtalyan yemeği var Dubrovnik mutfağında.

Dubrovnik Good Food Yemek Festivali
Dubrovnik Turizm Ofisi festivali takip eden basın mensupları için dolu dolu bir program hazırlamıştı. Türkiye’den yalnızca ben ve Hakan Kütahya vardık davetliler arasında. Bizimle birlikte Amerika’dan, İsveç, İngiltere, Polonya, Fransa, İtalya ve İspanya’dan gazeteci ve influencerlar vardı. 3 gün boyunca çok fazla şey tattık. Her akşam bir şefin yemeğini denedik. Dubrovnik eski şehir merkezinde bir yemek turu yaptık. Pazar günü festivalin en önemli etkinliği olan yemek tadımları şenliğine katıldık. Bu festivalden sonra Dubrovnik’e olan sevgim daha da arttı diyebilirim.

Bu yazımda size 3 gün boyunca katıldığımız etkinliklerden kısaca bahsetmek istiyorum. Böylece beğendiğim Dubrovnik mekanlarına da tek tek değinmiş olacağım.
Dubrovnik’e vardıktan sonra eski şehrin hemen girişinde yer alan otelimiz Hilton Imperial otele yerleştik. Hilton ayrıcalığının hissedildiği otel nostaljik bir binada yer alıyor. Odamın manzarası o kadar güzeldi ki her gittiğimde yine bu odada kalmak isteyebilirim.


Dubrovnik Manzarası
Odaya yerleştikten sonra Hakan ile akşam yemeği öncesi olan buluşma vaktine kadar eski şehirde biraz dolaştık. Sonrasında ise şehrin yeni kısmına geçtik ve burada sunset beach adı verilen plaj bölgesinde dolaştık. Hava neredeyse 25-26 dereceydi Dubrovnik’te. Birçok insan denizin keyfini sürüyordu. Biz de keşke mayolarımızı giyip gelseydik diye hayıflandık. Sonra manzarası güzel kafelerden birinde oturup birşeyler içtik ve ardından buluşma vakti için otele döndük.


Dubrovnik’de Akşam Yemeği
Diğer basın mensupları ile buluştuk ve akşam yemeği için Kantenari adlı restorana gittik. Restoran tesadüf öğlen gezdiğimiz Sunset Beach’teydi. Akşam yemeğinin şefi Dubrovnik’te yaşayan Venezuelalı şef Ricardo Lique idi. Bizlere Venezuela mutfağına ait bir menü hazırlamıştı. Ben daha önce hiç denememiştim Venezuela yemeklerini. O yüzden benim için farklı bir deneyim oldu. Menüde Arepitas Con Queso, Pisca Andina, Asado Negro ve Dulce de Name Con Sarrapia adlı yemekler vardı. Arepitas Con Queso Venezuela usulü ekmek arası peynirli bir tür poğaça. Ekmek mısır unundan yapılıyor. İçine mozarella ve tuzlu peynir eklemiş şef. Çok lezzetliydi. Başlangıç olarak Cuba Libre adlı kokteyllerle birlikte servis edildi.

Pisca Andina
Bir tavuk çorbası. İçinde süt, kişniş, patates ve peynir var. Benim hoşuma giden bir lezzet oldu. Asado Negro ise Venezuela’nın milli yemeği. Biftek uzun süre karamelize edilecek şekilde pişiriliyor. Tatlılığı sirke ile dengeleniyor. Tiftik tiftik formda bir et çıkıyor ortaya. Yanında ise patates benzeri olan cassava, muz benzeri olan plantain ve 3 renkli salata yani patates, pancar ve havuç salatası servis edildi. Ben her birini zevkle yedim. Zaten Güney Amerika mutfaklarını severim. Bu yediklerim de damak tadıma hitap eden lezzetlerdi. Bu arada şef aynı zamanda bir şarkıcıymış. Gece boyunca latin müzikleri eşliğinde keyifli şarkılar söyledi konuklara…

Ertesi gün Dubrovnik eski şehir içinde yer alan 4 farklı restoranı kapsayan bir tadım turuna çıktık. Dubrovnikli 2 kız kardeş şehirde Food Story adlı yemek turları düzenliyor. Bizim için de özel olarak “Dubrovnik on a Plate” adında bir tur organize edildi. Uğradığımız 4 mekan ve buralarda tattığımız lezzetler şöyleydi.
Marco Polo
Burada lokal istiridye, salamura hamsi (ançüvez), sirkede fermente edilmiş hamsi, inek peyniri ve füme ton balığı denedik. Yanında ise Peljesac yarımadasında üretilen Rukatac/kırmızı şarabını tattık.

Kopun restaurant
Bu restoranda kopun adlı geleneksel yemeği denedik. Acı portakal sosu ve ballı arpa ile yapılan horoz eti yemeği. İlk kez horoz yedim. Tahmin edeceğiniz gibi tavuk etinden daha sert bir ete sahip. Ama Dubrovnikte sıkça tüketiliyormuş. Sporki Makaruli yani dirty macaroni ya da Türkçesi kirli makarna dana etli bir tür makarna. Bu hepimizin favorisi olan bir yemek oldu. Crni Rizot ise Mürekkep balıklı siyah risotto. Yine Dubrovnik’in öne çıkan yemeklerinden bir tanesi. Daha önce de denemiştim Dubrovnik’te. Gayet başarılı. Şarap olarak ise Negromant kırmızı şarap ve Tezoro beyaz şarap tattık.


Tavulin restaurant
– Dubrovnik’e gittiğnizde mutlaka denemeniz gerkeen lezzetlerin başında geliyor ahtapot salatası. Tavulin’de ahtapot salatasının yanında ineki, koyun ve keçi peynirleri ve şarküteri ürünleri tattık. Külde yaşlandırılan peynirler çok enteresandı. Keçi peyniri Pag adasından geliyormuş. Beyaz şarap olarak Marastina, kırmızı şarap olarak ise Plavac adlı şarabı denedik.

Lucin kantun-
son durağımızda geleneksel tatlı olan “Dubrovačka rozata”yı denedik. Aslında bu creme caramel ama Dubrovnikliler kendilerine özgü yorumlamışlar. Ben pek bir fark göremedim. Ama benim bu mekandaki asıl favorim apple strudel oldu. Farklı yorumlanmış bir elmalı strudeldi bu. Hatta son gin tekrar bu mekana gidip bir kez daha yedik. Enfesti. Mutlaka ama mutlaka deneyin. Bir de mekanın lükörleri meşhur.

Yemek turundan sonra dinlenmek için otelimize döndük. Akşam ise Hırvatistan’ın en ünlü şeflerinden olan Dino Galvagno’nun yemeklerini denemek için Amfora adlı restorana gittik. Burada şefin leziz yemeklerinden oluşan 5 tabaklık bir menü denedik. İlk tabak yeşil elma soslu midye ve istiriye idi. Asidik sularla marine edilmiş deniz ürünlerini çok seviyorum. Bu ceviche benzeri yemeği de çok beğendim. Yanında ise bir sonraki tabak birlikte servis edilmişti. Yani kurutulmuş kefal balığı. O da nefisti. Bir sonraki tabak ise yılan balıklı polenta idi. Şef gerçekten soslarla deniz ürünlerini çok iyi birleştirmiş. Bu da çok sevdiğim bir tabak oldu.



Son olarak ise domates soslu John Dory balığı servis edildi. Bu Hırvat şefin deniz ürünleri yemekleri gerçekten çok başarılı.
Good Food Dubrovnik
Ertesi gün ise Yemek festivalinin en önemli etkinliği olan tadım masası için eski şehrin ana caddesi olan Stradun’da buluştuk. Tüm cadde boyunca kurulan masada şehrin çeşitli restoranları, pastane ve fırınları lezzetlerini sergiliyor ve tüm bunları tatma fırsatını yakalıyorsunuz. Tabi bunun bir ücreti var. 40 Kuna’ya (30TL) bir tabak alıyorsunuz ve dilediğiniz bir masaya gidip istediğiniz kadar çeşitten deneyebiliyorsunuz. Toplanan para da yardım amaçlı kullanılıyor. Ama kapılar açıldıktan sonra çok kalabalık oluyor ve yemekler anında tükeniyor. Yine de keyifli bir etkinlikti.



Konoba Jezuite
Aynı günün akşam üzeri yemek yemek için Kopun adlı restoranın hemen yanında yer alan Jezuite’ye gittik. Deniz ürünleri ağırlıklı menüye sahip restoranda marine edilmiş midye sipariş ettik. Yanında da beyaz şarap içtik. Midyeler çok tuzlu geldi. Tuzlu olmasına rağmen yedik midyeleri. Garson sonunda nasıl olduğunu sorunca aşırı tuzlu olduğunu söylediğimizde şefi bilgilendireceğini söyledi. Sonra gelip midyelerden para almayacaklarını ve de bize tatlı ikram edeceklerini söylediler. Midyeleri yemiş olmamıza rağmen bu yaptıkları büyük jestti. Kesinlikle bir daha gideceğim bir mekan diyebilirim. Çünkü tatlıları çok başarılı ve servis çok iyi.

Restaurant Komin
Akşam yemeği için bu kez Hırvatların bir başka milli yemeği olan Peka yemek için Restaurant Komin’e gittik. Lamb under the iron bell yani demir kapağın altında kuzu eti anlamına gelen bu yemek aslında yalnızca kuzu etiyle değil dana eti ile de yapılıyor. Et saatlerce demir bir kapağın içinde pişiriliyor ve yumuşacık oluyor. Geçtiğimiz sefer Plitvice göller bölgesinde yemiştik bu tandırımsı yemekten ve çok beğenmiştik. Tekrar yediğimiz için mutlu oldum çünkü çok lezzetli.


Restaurant Kamanice:
Son gün öğlen yemeğimizi tur rehberimizin tavsiyesi ile bu restoranda yemeye karar verdik. Öğle vakti epey bir kalabalıktı. 15 dakkaya yakın sıra bekledikten sonra masamıza oturup siparişimizi verdik. Yemekler aşırı hızlı geldi. Kalamar tava, salata ve sarımsaklı midye yedik. Burası Hırvat cumhurbaşkanının da sık geldiği bir aile restoranıymış. Mutlaka deneyin.

YORUM BIRAKIN