Ada Çılgınlığı
Son zamanlarda ülkece ada çılgınlığı yaşıyoruz. Yunan adaları neredeyse ikinci evimiz haline geldi. Acayip seviyormuşuz ada ruhunu geç de olsa anlamış olduk. Akın Akın gittiğimiz Yunanistan’ın 6000 civarında irili ufaklı adası var. Biz de ise bu sayı parmakla sayılacak kadar az.
Sayıları az da olsa içlerinde tarihiyle, doğasıyla, kendine has kültürü ve yemekleriyle ön plana çıkanlar var. Bozcaada bunlardan en popüler olanı. İsmi her geçen gün daha fazla duyuluyor. Dillerinden ada ruhunu düşürmeyen, her fırsatta kalkıp Bozcaada yollarına düşen Bozcaada bağımlıları var. Onlardan daha önce hiç gitmediğim Bozcaada’yı dinledikçe içimdeki görme isteği yana yakıla arttıkça arttı.
Küçük Martha ile Bozcaada Gurme Turu
Sonunda blogger arkadaşlarımdan Özüm’ün, nam-ı diğer Küçük Martha’nın ve erkek arkadaşı Baransel’in ilkini Mayıs ayında düzenlediği gurme turunun ikincisinde kendimi buldum. Özüm ile tanışmamız yeme-içme meraklısı bloggerlar için düzenlenen etkinliklerden birinde oldu. Daha orada Bozcaada’dan o kadar güzel bahsetmişti ki hemen bu yaz seyahat edeceğim yerler listesinin başına almıştım. Kısmet Küçük Martha’nın düzenlediği tura imiş.
Yol Çilesi
Martha’nın turuna benim gibi blogger olan diğer arkadaşlarla birlikte katıldık. İstanbul’dan tam 6 saatte adaya vardık. Yolun biraz zahmetli olduğunu itiraf edeceğim. Zira 2 feribot değiştirmek zorundasınız. Hele ki yoğun dönemlerde trafiğe takılırsanız 12-13 saat bile sürdüğü olabiliyor. Mesela biz pazar sabahı çıktığımız dönüş yolunu 13 saatte tamamlayabildik. Tekirdağ’dan itibaren trafik berbattı! O yüzden tavsiyem ya gece seyahat edin ya da hafta içi seyahat edin. Öyle yapan arkadaşlar yine 6 saatte dönüş yolunu tamamladı.
Bozcaada’ya gidiş güzergahımız İstanbul’dan Tekirdağ, sonrasında Eceabat’dan feribotla Çanakkale’ye (29 TL), Geyikli’den Bozcaada’ya (58 TL gidiş dönüş kesiliyor bilet) feribot şeklinde oldu. Dönüşümüzü de aynı güzergahtan yaptık.
Ada Ruhuna Giriş…
Bozcaada’ya feribotla yaklaştıkça ada ruhunun etkisi altına girmeye başladık ve yol yorgunluğumuz biranda geçiverdi. Tura katılanlar ile ilk buluşmamız öğle yemeğini yiyeceğimiz Kaik Restoranda oldu. Çeşitli işletmelere ait ikramlardan oluşan açık büfe lezzetler ve Bozcaada şarapları eşliğinde gurme turumuzun startını vermiş olduk. Ada ekmeği, vişneli yaprak sarma, bahar salatası, Bozcaada ot salatası, turşular, karpuz & peynir ve çeşit çeşit kurabiyeler büfede ki lezzet şöleni üyelerinin sadece bir kaç tanesi idi.
Bu arada bazılarını önceden tanıdığım bazılarıyla da yeni tanıştığım benim gibi blogger olan ya da yeme-içme ile ilgili işlerle uğraşan bir çok arkadaşım da turda yerini almıştı. (Berry-dew, Cem Karakuş, Gurukafa, Harbiyiyorum, Journey to the Blue, Makarna Lütfen, Mekanist)
Öğle yemeğinin ardından akşama kadar olan boş vaktimizi Ayazma adlı plajda yüzerek değerlendirdikten sonra yemek için Patiska Bağ Evinde buluştuk. Bağ Evinin işletmecisi Oya Terzioğlu ve ekibi bizler için muhteşem bir sofra hazırlamıştı. Yaptığı ekmeklerle ünü tüm yurda yayılan Ali Erol bizlere gece boyunca ada ekmeğinden ve bayıla bayıla yediğim focaccialarından pişirip servis etti. Oya Hanım’ın sofrasında olan mezeler arasında pesto soslu fava, çiğ dolma, barbunya, Girit ezmesi, baklalı enginar gibi bazılarını ilk kez tattığım lezzetler vardı. Ana yemek olarak gelen Oya Hanım’ın aile tarifi olan Sac Köfte’nin lezzetini unutmama imkan ve ihtimal yok. Gurme turu boyunca en sevdiğim yemeklerden biriydi. Patiska Bağ evinin büyülü ortamı, canlı müzik, şahane yemekler ve hoş sohbet ile ilk akşam yemeği rüya gibiydi.
İkinci Gün Kahvaltı Şöleniyle Başladı…
Tura katılanların bir kısmı Patiska’da bir kısmı da Irmak Bağ Evlerinde konakladı. Ben Irmak’da konakladım. Irmağın işletmecisi Tuğçe Özcan’ın kahvaltısı dillere destan. Kuş sütünün eksik olmadığı kahvaltı ancak buna denir. Patlıcanlı ve peynirli börekler, omletler, çeşit çeşit reçeller ve daha neler neler…
Doymak bilmediğimiz kahvaltının üstüne yapılacak en güzel şey kendimizi plaja atıp bol bol yüzmekti. Biz de öyle yaptık ve doğruca Mitos Beach‘e gittik. Alışılmışın dışında sıcak olan Bozcaada suyunda yüzüp eğlendik.
Traktörle gün batımına yolculuk…
Akşam üzeri bir başka Bozcaada ritüeli olan gün batımı için traktörlere binip rüzgar güllerinin olduğu Polente’ye gittik. Şarapları alıp dev rüzgar gülleri eşliğinde güneşi batırmak bir Bozcaada klasiği. Yavaş yavaş batan güneşle birlikte gökyüzünün aldığı renklere bakıp bin bir hayallere dalıyor insan.
Polente’de güneşi batırdıktan sonra akşam yemeği için durağımız Rum Mahallesi’ndeki Ada’m restaurant oldu. Adam’ın bulunduğu bölge Bozcaada’nın en ilginç ve turistik yerlerinden biri. Birbirini kesen sokaklar üzere yan yana bir çok meyhane ve restoran dizilmiş. Sokaklarda masalarıyla ve renkli dekorlarıyla cıvıl cıvıl bir bölge. Tam bir Ege manzarası!
“Ada’m”da yediğimiz yemekler de birbirinden lezzetliydi. Daha Ada’m ile ilgili sosyal medyada ilk fotoğrafları paylaşmaya başladığım anda hemen Enginarlı Ahtapot tavsiyeleri gelmeye başladı. Tabiki Özüm bunu da menüye eklemişti. Enginarlı Ahtapot müthiş lezzetiyle neden bu kadar sevildiğini ispatladı. Yediğimiz diğer lezzetler arasında deniz mahsüllü midye, biber borani, buğdaylı Rum kısırı da vardı. Ama ben tatlılarına da bayıldım! Yufkada Helva, İncirli Dondurma ve Sakızlı Muhallebi harikaydı…
Kahvaltı şöleni bu kez Patiska’da…
İkinci gün kahvaltıyı Patiska’da yaptık. Renkli dantel servisler, esprili mini el pankartları, Oya hanım bol çeşitli kahvaltılıkları ve Ali’nin harikulade focaciaları ile pastırma, pazı ve keçi peynirli ekmeğiyle muazzam bir kahvaltı daha yaptık. Daha sonra ikram edilen Çamlıbağ şaraplarından denedik.
Günümüzün geri kalanı için bir kaç arkadaş kiraladığımız tekne ile Bozcaada koylarını dolaştık ve gün boyu yüzdük. Özellikle Akvaryum koyuna hayran kaldık.
Akşam üzeri tüm ekip Beylik koyunda buluştuk. Meğer bu koyun etrafında cilde iyi gelen kil bulunuyormuş. Tabi bunu öğrenen herkes bir güzel kil banyosu yaptı. Ben de öyle… Sonra Küçük Martha biz alıp Aşıklar Tepesi denen yere götürdü. Burada herkesi güzel bir sürpriz bekliyordu. Özüm ve Baransel bizler için yine gün batımı partisi planlamıştı. Şaraplarımızla birlikte yine eşsiz manzaraya karşı güneşi batırıp akşam yemeği için yola çıktık…
Akşam yemeğimiz için Bozcaada merkezde bulunan Cabalı Meyhane‘ye gittik. Ülke’nin yeri olarak da bilinen meyhane hemen deniz kıyısında. Salhane adlı bölgede… Burayı ben gündüz gördüğümde Mykonos’un ünlü Little Venice’inin minyatür haline benzetmiştim (En üstten ikinci fotoğraf). Ülke şefin yemekleri çok başarılı. Meze seçenekleri oldukça fazla. Beğendili Levrek benim için gecenin favorisiydi. Yediklerimiz arasında hardal soslu sakızlı enginar, susamlı mücver ve fava gibi lezzetler vardı…
Ve Ada’dan Dönüş…
Gün boyu tekne turu, parti vs. derken yorgun düştüm ve Bozcaada’daki son akşam güzel bir uyku çektim. Ertesi sabah gurme turcuların büyük bölümü için dönüş vaktiydi. Son kez Irmak bağ evinde enfes kahvaltımızı yaptık. Feribot sırasının çok fazla olacağını düşünerek fazla oyalanmadan limana gittik. Şansımıza sıra azdı. Arabamızı bırakıp gelecek feribota kadar Bozcaada’ya özgü lezzetlerden alabilmek için son dakika alışverişine çıkmaya karar verdik. Tabi feribotun gelip de bir de üstüne yolcularını alıp hareket edeceğini hesaba katmadık. Geldiğimizde iskele boşalmış arabamız tek başına duruyordu. Neyse ki görevliler bir sonraki feribot için en öne geçmemize izin verdiler. Bizde kalan süreye dikkat ederek biraz daha Bozcaada’nın keyfini çıkaralım dedik ve çevreyi gezdik. Son dakikaya kadar ada ruhunu yaşadık…
Ve Sonuç
İlk kez gittiğim Bozcaada anlattıkları ve abarttıkları kadar varmış. Kıyı şeritlerindeki diğer köy ve kasabalarımız gibi dokusunu kaybetmemiş. Belki ada olmasından dolayı daha bakir kalmış. Adaya özgü her şey günümüze kadar korunmuş. Ekmeği, şarabı, dondurması, sakızlı kurabiyesi, lezzetli yemekleri, renkli restoranları, şirin sokakları ve sıcak insanıyla övgüyü hak ediyor. Gönül ister ki hep böyle kalsın ve popülerleştikçe kendine özgü bu güzel yanları yitirmesin.
Tadında Seyahatler…
Resimleri görünce, Bozcaada'yı benim de göreceğim geldi. Dilerim bir gün yolum düşer.
Umarım en kısa zamanda gidersin! Bayılacaksın 🙂
Bozcaada Türkiye’nin muhakkak gidilmesi gereken yerlerden biri tabi ki, kendimizi orada hissettirdiğiniz için teşekkür ederiz.
Ben teşekkür ederim 🙂
Sayın Bakan bahsederken çok mütevazi bir şekilde anlatmıştı.sayfada gezinirken gördümki harika şeyler yapmışsın.çok sevindim ve Giresunlu olarak çok gururlandım emeklerine sağlık.
Çok teşekkür ederim. Ben de Giresunlu olmaktan çok gurur duyuyorum. Selamlar