İspanya’ya şimdiye dek 3 kez gittim ama bunların hepsi Madrid ve Barselona’ya yaptığım seyahatlerdi. Aslında ne kadar güzel bir ülke olduğunu bilmeme rağmen başka yerlerini gezme fırsatım malesef olmamıştı.
19 Mayıs’ın cuma’ya denk gelmesini fırsat bilip gidecek yerleri araştırırken Türk Hava Yolları’nın Malaga’ya gidiş dönüş uçuşunun yalnızca 560 TL olduğunu görüp anında bilet alarak güney İspanya’ya 2 günlük kısa seyahati planlamış oldum. Hatta arkadaşlarım Hakan ve Justin’i de gaza getirdim ve onları da planlara dahil ettim. Justin Macaristan’da yaşadığı için bize oradan katıldı.
Malaga hakkında açıkçası pek bir bilgim yoktu ama yaptığım araştırmalar sonucunda asıl görülmesi gereken yerlerin Malaga çevresinde olduğunu öğrendim. Mesela hep gitmek istediğim Granada Malaga’dan 1 buçuk saat uzaklıkta imiş. İspanya’nın Bodrum’u Marbella’da yalnızca 1 saat uzaklıktaymış. Biz de planlarımızı bu doğrultuda yapmaya karar verdik. Malaga’dan araç kiralayarak önce Granada’ya gidecek, muhteşem Elhamra sarayını gezecek, Hakan’ın doğum gününü Elhamra manzaralı bir restoranda kutlayacak, ertesi gün de Marbella’ya geçip tüm gün deniz ve güneş keyfi yapacaktık.
19 Mayıs günü Malaga’ya vardığımızda saat öğlen 12yi geçiyordu. Justinle buluşmamız, aracı kiralamamız, Granada’ya otele yerleşmemiz derken saat akşam 5i buldu. Bavullarımızı odaya attık ve acil bir taksi tutup Elhamra’ya doğru yola çıktık.
Elhamra’yı gezmek için mutlaka önceden online olarak bilet almanız gerekiyor. Yada sabah erkenden kalkıp bilet kuyruğuna girmeniz gerekiyor. Biz otelimizin yardımıyla akşam üzeri 6-8 arasındaki zaman diliminde sarayı gezmek için biletlerimizi aldık. Özellikle yoğun sezonda bilet bulmak çok zormuş o yüzden mümkün olduğunca erken biletlerinizi rezerve etmeniz gerekiyor. Elhamra’ya gidince biletlerimizi gişeden bastırıp saat 18 itibari ile gezmeye başladık.
Bir zamanlar İspanya’ya hükmetmiş Emeviler tarafından inşa edilmiş olan saray tek kelime ile göz kamaştırıcı. Renkli motifli duvar karoları, havuzları, bahçeleri ve kuş sesleri ile bir cennet gibi. Elhamra’da gezilecek yerler Nasrid Sarayı, surlar, yazlık saray ve bahçeler olarak ayrılıyor. Biz 2 saat içinde hızlıca gezmeyi başardık. Üstelik bol bol fotoğraf çekerek. Aşırı kalabalık yoktu ama muhtemelen kalabalıkken heryeri zamanında gezmek pek mümkün değildir. Mayıs ortası olmasına rağmen hava epeyce sıcaktı. Üstelik akşam 6dan sonra gezmiş olmamıza rağmen epey bunaldığımız anlar oldu.
Yani eğer Elhamra’ya yaz aylarında gezmeye giderseniz epey zorlayıcı olabilir. Şapka, güneş kremi ve suyunuzu sakın unutmayın. Bir de bizim gibi akşam üzeri turunu seçebilirsiniz. Ya da 10 ve 12 arası gece turu seçeneği de mantıklı olabilir ama bence gün ışığı kaybolmadan kesinlikle daha güzel.
Turumuzun ardından akşam yemeği için Albaicin adlı semtte yer alan Carmen Aben Humeya adlı restorana geçtik. Bu semtin sokakları Arap esintili evlerle dolu. Hatta bazı levhalarda Arapça yazılar görüyorsunuz. Gece tüm sokaklar ışıl ışıl. Hem gece hem de gündüz. Benim Granda’da en beğendiğim yerlerden biriydi Albaicin sokakları.
Yemek yediğimiz restoran Carmen Aben Humeya, nefis bir Elhamra manzarasına sahip. Gün batmadan gidip yavaş yavaş havanın kararması ve Elhamra’nın ışıklandırılmasıyla ortam bambaşka bir ambiyansa dönüşüyor. Restoranın menüsünde hem Akdeniz, hem Fas hem de İspanyol mutfaklarından lezzetler bulunuyor. Yemeğimize amuse bouche olarak gazpacho çorbası ile başlangıç yaptık. Sonrasında bölgenin enfes zeytinyağlarına getirdikleri sıcak ekmekleri bandıra bandıra afiyetle yedik. Tabiki böyle güzel bir akşam Sangriasız olmazdı. Humeya’nın sangriasına biz bayıldık. Başlangıç olarak ortaya peynir ve şarküteri tabağı, Granada’ya özgü Morina Ceviche ve incir, ördek pastırması ve mangolu yeşil salata sipariş ettik. Ceviche fazla soğanlıydı. O sebeple benden geçer not alamadı ama diğer iki başlangıç tabağı çok lezzetliydi. Özellikle mango soslu salataya bayıldık!
Ana yemek olarak ise ox fileto sipariş ettik. Ox’un tam Türkçesi öküz ama ox demek kulağa daha hoş geliyor. Orta pişmiş tercih ettiğimiz etin bazı kısımları oldukça az pişmişti. Benim için fazla çiğ ama Justin için tam kıvamındaydı. Yine de lezzeti mükemmeldi etin.
Hakanın doğum günü olduğunu söylemiştim. O yüzden finali üzerinde mum olan tatlı çeşitleri ile birlikte yaptık. Granda’ya özgü olan Piononos benim çok hoşuma gitti. Giderseniz denemeniz tavsiyemdir!
Yemek sonrasında ışıl ışıl Albaicin sokaklarında biraz dolaştık ve sonra Granada’nın merkezindeki barlardan birinde birşeyler içtikten sonra otelimize geri döndük. Ertesi sabah ise Marbella için yola çıktık.
Marbella’ya gitmek için yine Malaga üzerinden gittik. Yaklaşık 2 saat sonra bu güzel Akdeniz şehrine ulaştık. Marbella’nın bende uyandırdığı ilk his kendimi Los Angeles’ta hissetmem oldu. Bitki örtüsü, mimarisi, iklimi ile sanki LA’e gelmiştim. Zaten levhalarda İspanyolca olunca hiç yabancı hissetmedim kendimi.
Marbella İspanyol sosyetesinin Bodrum’u. Birbirinden pahalı yatların demirlediği, şık otellerin ve restoranların olduğu bir sahil şehri. Biz hemen sahil şeridinde yat limanına yakın bir konumda yer alan otellerden birinde konakladık. Odamızın kocaman bir balkonu vardı. Hemen önümüz ise plajdı. İlk iş çıkıp biraz sahil kıyısını dolaştık. Burada yer alan restoranlardan birinde öğle yemeğimizi yedik ve bir süpermarkete girip odada yiyip içmek için birşeyler aldık.
Balkonda şezlonglarımız olduğu için ve bir de manzaramız harika olduğu için günün geri kalanını odamızda geçirdik ve balkonda güneşlendik. Akşam üzeri plaja indik. Deniz suyu halen girilebilecek gibi olmadığından çok fazla kendimizi kasmadık. Akşam ise şöyle bir etrafı dolaştık. Bir barda birşeyler içtik. Marbella’daki zamanımızı sessiz, sakin ve huzurlu şekilde geçirdik.
İspanya’nın güneyinde çok az zaman geçirdim ama en kısa zamanda tekrar gidip daha uzun süre kalmaya karar verdim. Bu kez Sevilla gibi şehirlerini de gezip görmek istiyorum. Bu arada Malaga kısa haftasonu gezisi için pek de elveirşli sayılmaz çünkü uçuş süresi 4 saati aşıyor.
YORUM BIRAKIN