#turkishairlinesileşiraz!
Türk Hava Yolları, 6 ve 7 Aralık tarihleri arasında önde gelen seyahat bloggerları ve instagram fenomenlerinden oluşan bir grubu Şiraz’a davet etti. Ben de davetli bloggerlardan biri olarak seyahate katıldım. Cuma akşamı 21:15 seferiyle 3 buçuk saatlik bir uçuşun ardından vardığımız İran’ın sanat ve kültür şehri Şiraz’da toplam 48 saat geçirdik.
Şiraz’a Türk Hava Yolları’ndan davet alıncaya kadar doğruyu söylemek gerekirse İran seyahat etmek istediğim ülkeler sıralamasında pek üst sıralarda değildi. Kulaktan dolma bilgilerle bir ön yargım vardı. Turist olarak da İran’ı ziyaret eden birine de rastladığımı söyleyemeyeceğim. Genelde iş amaçlı gidenleri duymuştum. Tüm bu ön yargılarım 48 saatlik Şiraz gezisi sonrasında uçup gitti. Karşılaştığım atmosfer beni oldukça şaşırttı.
Zor gelebilecek yönleri
Şiraz’a gittiğinizde bir takım zorluklarla karşılaşabilirsiniz. Bizi en çok zorlayan şeylerden biri bol sıfırlı para birimleri Rial oldu. İran’da aynı zamanda kafa karıştıran, miktarı belirtmek için var olmayan Tümen adlı birim de kullanılıyor. Rial’den dolara sonra da TL’ye çevirebilmek epeyce hesap kitap gerektiriyor. Hatta bazen bu durum çıldırtıcı olabiliyor. Mağazalarda kredi kartı geçmiyor. Dolar alışverişte kabul görüyor. Ancak dolarla ödeme yaptığınızda para üstünü daha ucuzdan hesaplayıp veriyorlar. En iyisi şehir içinde bir döviz bürosunda paranızı çevirtmek olacaktır. Alışverişlerde pazarlık yapabiliyorsunuz. Taksilerde taksimetre yok. Ücretsiz internete rastlıyorsunuz ancak çok yavaş. Fotoğraf çekimi bazı dini yerlerde yasak. Hemen uyarılıyorsunuz.
Sürprizi bol Şiraz…
Şirazlılar çok sıcak ve cana yakın. İngilizce yaygın olmasa da halk size yardım edebilmek için elinden geleni yapıyor. Şehir güvenli, esnaf satış yapmak için sıkboğaz yapmıyor. Karşınıza dilenci pek çıkmıyor. Kadınlar yasaya göre başlarını kapatmak zorundalar. Bu tursitler için de geçerli. Ancak saçlarının bir kısmını açıkta bırakabiliyorlar. Diz hizasına kadar hırka veya tunik giyerek gezebiliyorlar. İran’daki tarihi ve dini yapıların büyük bir bölümü Şiraz’da yer alıyor. İranlı ünlü şairlerin anıt mezarları, Persepolis medeniyetinin kalıntıları, krallarının mezarları, dini liderlerin türbeleri, kaleleri ve saraylarıyla Şiraz dünyanın en özel şehirlerinden bir tanesi. Tüm bu güzelliklerini Türk Hava Yolları sayesinde artık dünyaya tanıtma fırsatına sahipler. Avrupa’dan turist grupları İstanbul aktarmalı olarak Şiraz’a kültür mirasını görmeye geliyor… Bu güzel gelişmenin ardında Türk Hava Yolları Şiraz Müdürü Mehmet Alagöz’ün çalışmalarının çok büyük etkisi var.
Şiraz’da gittiğiniz her yerde karşınıza narenciye ağaçları çıkıyor. Mutlaka gördüğünüz manavdan biraz mandalina, portakal veya limon alıp tadına bakmalısınız. Çok beğeneceksiniz. Yemeklerin hemen hepsine limon sıkıyorlar. Tatlı limon dedikleri bir narenciye türleri var. Kesildiğinde tatlı ama sonradan ekşileşen bir tür limon. Pek aroması yok. Sadece tatlı. Şiraz’da nişasta, süt ve buzla yapılan bir tür dondurmaları bulunuyor. Adı Paloodeh. Altında vanilyalı dondurma üstünde de bu kadayıfa benzeyen sütlü nişasta. Üzerine biraz limon birazda nane suyu ekleniyor ve afiyetle yeniliyor. Şehirde arabalar çok yeni sayılmaz ve genellikle kendi yapımı arabaları kullanıyorlar. Bir diğer şaşırdığım şey ise kadın erkek yolda bir sürü burnu sarılı insan görmüş olmam. İran’da estetik cerrahi çok ucuz olduğu için hem kendi halkı çok fazla estetik ameliyet oluyor hem de yurtdışından gelip bu ameliyatları olanlar var.
Peki biz Şiraz’da 48 saat boyunca neler yaptık, nereleri gezdik ve ne yedik içtik? Şiraz’da gezilip görülecek yerlerin hemen hemen hepsini gezdik. Biraz sıkıştırılmış bir tur yaptık ama siz 3 güne yayarak Şiraz’ın tadına varabilirsiniz…
1. Gün:
08:30 Nasir Al-Mulk Camisi (Pembe Cami)
Aslında Nasir Al-Mulk bizim programımıza göre daha geç saatlerde ziyaret ettiğimiz duraklardan biriydi ancak caminin en büyük özelliği olan renkli cam yansımaları en iyi güneşin doğuşunda görülebiliyor. Yani aslında gün doğar doğmaz gidip bu olaya şahit olmak gerekiyor. Kaçar Hanedanlığı döneminde 1888 yılında tamamlanan camiye pembe denmesinin sebebi iç tasarımında pembe fayansların kullanılması ve camlardan yansıyan renkli ışıklar. İnsan saatlerce bu muazzam camiyi fotoğraflamak istiyor.
10:00 Arg-e Karim Khan (Karim Khan Kalesi)
1767 yılında Zend Hanedanlığı tarafından kralın konutu olarak inşa edilmiş daha sonra, Kaçarlar tarafından yönetim merkezi sonrasında ise hapishane olarak kullanılmış. 14 metre yüksekliğindeki kulelerinden bir tanesi tıpkı Pisa kulesi gibi yana yatık durumda.
10:30 Vakil Camii, Pazarı ve Hamamı
Zend Hanedanlığı tarafından 1773 yılında yapılan Cami, 19. yy da Kaçar Hanedanlığı tarafından yenilenmiştir. Vakil Camisi geniş avlusu ve içindeki mermer sütunlarla etkileyici bir cami.
Caminin biraz ilerisinde Vakil Pazarı yer alıyor. Burası bize oldukça tanıdık. Mini bir Kapalıçarşı denilebilir. Baharattan kumaşa ve halıya her tür hediyelik eşyaya burada rastlayabilirsiniz.
Yine Zend döneminden kalma Vakil Hamamı da burada görülmesi gereken bir başka tarihi yapı.
13:30 Öğle Yemeği Haft Khan Restaurant’ta
Haft Khan Restaurant Şiraz’ın en iyi restoranlarından bir tanesi. Çok katlı ve farklı konseptlerden oluşuyor. Giriş katında açık büfe İran yemekleri, alt katta ise alacart yerde oturarak yenilen bölüm mevcut. Doya doya kullanabileceğiniz kablosuz internet hattına da sahip! Açık büfe kısmında yemek yaklaşık 20 usd civarında. Tavuklu, hindili, safranlı pilavlardan, meze çeşitlerine, turşulardan kebap çeşitlerine ne ararsanız var. Üstüne lezzetli bir espresso veya Americano kahve de içebilirsiniz. Ancak aşağı restoranda yediğimiz akşam yemeğinde çay kahve servisleri yoktu. Tatlı konusunda İran’da biraz hayal kırıklığına uğramadım desem yalan olur. Bizdeki gibi tatlı türlerine pek rastlamadım. Genellikle puding veya helva cinsi tatlıları tüketiyorlar. Hurmalı helvalarını beğendim. Ayrıca sarımsak turşularını da mutlaka deneyin…
14:45 Shah-e Cheragh Türbesi
12 imamlardan 8.si olan Ali İbni Hazeh’in kardeşleri Ahmad ve Mohammad’ın mezarlarının bulunduğu bu türbeye girişte kadınlar için çarşaf giyinmek zorunlu. Ayrıca ciddi bir aramadan geçerek içeri girebiliyorsunuz. Her yerde bir güvenlik görevlisi bulunuyor. Özel izniniz yoksa fotoğraf çekimi yasak. Türbenin içinde ise fotoğraf çekimi tamamen yasak. Ancak malesef asıl can alıcı kısmı türbelerin içleri. Türbeler duvarlarından tavanlarına tamamen aynalardan oluşuyor. Puzzle gibi binlerce parça ayna ile motifler oluşturulmuş. İnsanda hayranlık uyandırıcı bir atmosfere sahip. Türbe Şiraz’ın en önemli dini merkezlerinden biri.
16:00 Naranjestan Sarayı, bahçesi ve Kavam Evi
1886’da dönemin önemli tüccar ailelerinden biri olan Kavam ailesi tarafından yaptırılmıştır. Daha sonra Kavamlar Zend, Kaçar ve Pehlevi hanedanlığı yönetimde de bulunmuşlar. Burası Narenjestan adıyla da anılıyor. Bahçesi oldukça gösterişli. Yine buranın da balkon kısmında yer alan aynalar göz kamaştırıcı. Ayrıca evin tavanları da ayrı bir güzellikte süslenmiş. Ev şimdi müze olarak kullanılıyor.
19:00 Akşam Yemeği Shapori’de
Yine ilginç bir restoranla karşı karşıyayız. Shapori, saraya benzeyen bir köşkte yer alıyor. Birden karşınızda görünce inanamıyorsunuz. Önünde kocaman bir süs havuzu da bulunuyor. İnanılmaz süslü bir restoran. İran mutfağından yemekler servis edilen restoranda bizim tercihimiz mercimekli sebze çorbası ve Koobideh adlı Adana kebaba benzeyen et oldu.
Devam Edecek…
Şiraz seyahati iki gün olsa da bu gidişle yaza yaza bitecek gibi görünmüyor. Fotoğraflar harika, bir çok yerde tamamen gözden kaçırdığım detayları yazında bulmak beni mutlu etti.
Çok teşekkür ederim. Fotoğrafları beğenmene özellikle çok sevindim 🙂