San Francisco asla 48 saate sığdırılabilecek bir şehir değil. Bir çok yerini 2 günde görebilirsiniz ancak en güzeli ABD’nin bu en kendine has şehrini sindire sindire gezmektir. San Francisco biraz New York, biraz Los Angeles havasında bir şehir. Hızlı ve yavaş yaşam bir arada. Kaliforniya’nın bilinçli sağlıklı yaşam felsefesi burada da ön planda. Restoranlarda, kafe ve marketlerde en kaliteli ve olabildiğince organik ürünlerin kullanılmasına çok dikkat ediliyor. Bu da San Francisco’yu gastronomi olarak ön plana çıkarıyor.
İstanbul gibi yokuşlu olan San Francisco yürüyerek gezilebilecek bir şehir. Yorulduğunuz anda da sadece taksiye bağımlı bırakan bir yer de değil. Tramway ve elektrikli otobüs gibi toplu taşıma sistemi oldukça gelişmiş.
San Francisco’da oteller malesef ucuz değil. Airbnb gibi bütçeye daha uygun alternatifleri tercih edebilirsiniz. Ben öyle yaptım. Malum işim tatmak olunca şehrin restoran ve kafeleriyle ön plana çıkan Mission bölgesinde bir ev seçtim. San Francisco’nun uluslararası havalimanı SFO’dan kalacağım eve transferi Super Shuttle adlı sistemle yaptım. Bu sistem dolmuş gibi işliyor. Sizinle birlikte diğer yolcuları da gidecekleri adrese tek tek bırakıyorlar. Çok vakit kaybederim diye düşünmeyin. Ben şanslı olduğumdan ilk bırakılandım ama çok hızlı ve seri hareket ettiklerinden fazla beklemeden adresinize ulaşıyorsunuz. Dönüşte de sizi adresinizden alıyorlar ve havalimanına götürüyorlar. Üstelik geç kalırlarsa anında sms ile kaç dakikaya yanınızda olacaklarını size bildiriyorlar. Super Shuttle’ın gidiş geliş toplam ücreti 32 USD!
1. Gün:
Mission dediğim gibi San Francisco’nun en ünlü kafe ve restoranlarının olduğu bölge. Meşhur Tartine Bakery‘de burada yer alıyor. Sabah kahvaltınızı benim yaptığım gibi Tartine‘de yapmanızı tavsiye ederim. Taze kruvasan ve çöreklerine bayılacaksınız. (Tartine ile ilgili yazım için tıklayın)
Kahvaltının ardından ilk işim şehri tepeden görmek için 20 dakikalık yürüyüş mesafesinde olan Corona Heights tepesine gitmek oldu. 91 metre yükseklikteki tepeden hem downtown hem körfez hemde şehrin yerleşim bölgeleri açık şekilde görülüyor. Oldukça güzel bir manzaraya sahip tepe Corona Hegihts Park’ın içinde yer alıyor. Herhangi bir giriş ücreti yok.
San Francisco’yu tepeden izledikten sonra sırada görmek için can attığım Golden Gate Köprüsü vardı. Golden Gate’i yürüyerek de geçebilirsiniz ancak ben Golden Gate Park’ın Stanyan Caddesi girişinde yer alan Parkwide adlı bisiklet kiralama şirketinden bir bisiklet kiraladım ve önce parkta biraz turladıktan sonra GoldenGate köprüsü‘ne gittim ve köprüyü bisikletimle geçtim. Corona Heights’dan Golden Gate Park’ı da yürüyerek yaklaşık yarım saat kadar sürüyor. Park’a giderken Haights Street adlı alternatif eşyalar satan dükkanlar ve ikinci el eşyalar satan mağazaların olduğu oldukça renkli bir sokaktan geçiyorsunuz. Burada yer alan kafelerden birinde soluklanmak için bir kahve içebilirsiniz.
Golden Gate Park’dan köprüye bisikletle yaklaşık 45 dakikalık bir sürede ulaşıyorsunuz. Bisikletle köprüden geçmek tahminimden daha zordu çünkü köprünün şehre bakan tarafından yayalar da geçiyor bu yüzden hem çok kalabalık hemde köprü biraz rüzgarlı. Dönüşü ise yayaların yürümesinin yasak olduğu diğer taraftan yaptım. Eğer aracınız varsa köprüyü geçtikten sonra Sausalito adlı bölgeyi gidip mutlaka görün. Ben daha önceki ziyaretlerimde gitmiş olduğum için bu sefer gitmedim ama çok güzel bir yerleşim bölgesi. Bizim Bebek’i çok andırıyor.
İhtişamlı Golden Gate’i geçtikten sonra köprünün hemen yanındaki yoldan aşağı inip sahil boyunca gidip Fisherman’s Warf’ın hemen öncesinde yer alan bisikletinizi teslim edeceğiniz yere ulaşıyorsunuz. Bu tur toplam 2 buçuk saat sürüyor. 2 saati geçtiği için 27 usd olan yarım günlük kiralama ücreti ödüyorsunuz.
Bisikletinizi teslim ettikten sonra 10 dakika kadar yürüyüp şehrin en turistik yerlerinden biri olan Fisherman’s Wharf‘a gidebilirsiniz. Fisherman’s Wharf bir çok restoran ve kafenin olduğu, hediyelik eşya dükkanlarıyla dolu bir bölge. Acıkanlar burada meşhur San Francisco ekmeği içinde yine meşhur Deniz Tarağı Çorbası içebilir. Ayrıca yengeçten istiridyeye bir çok deniz ürünü burada taze taze pişirilip satılıyor. Fisherman’s Wharf’da benim en beğendiğim yer adını içinde bulunan çikolatacıdan alan Ghirardelli Square. Burada bulunan dükkanları gezip Ghirardelli’de çikolatalı tatlılardan yiyebilir, kendinize veya eşe dosta enfes çikolatalardan alabilirsiniz. Ayrıca Ghirardelli‘nin içinde çikolata yapımını da izleyebilirsiniz.
San Francisco’ya özgü tramvay deneyimi yaşamak isterseniz Fisherman’s Wharf’dan şehrin çeşitli bölgelerine kalkan tramvaylardan birine atlayabilirsiniz. Kişi başı 6 usd.
Tüm bunların ardından yeterince yorulduğum için eve geri dönüp biraz dinlendikten sonra akşam yemeği için yine Mission bölgesinde bulunan Delfina’ya gittim. Cumartesi akşamı oldukça yoğun olduğu için bir süre bekleyip Delfina’nın enfes İtalyan yemeklerinin keyfini çıkardım. (Delfina ile ilgili yazım çok yakında Tadında Seyahatte…)
Hala enerjisi olanlar San Francisco’nun barlarında geceye devam edebilirler ancak benim dayanacak gücüm kalmadığından ve ertesi gün de enerjiye ihtiyacım olduğundan kaldığım eve geri döndüm ve sakin bir gece geçirdim…
San Francisco 2. bölüm devam edecek…
YORUM BIRAKIN